Saat 01.20 salonda masaya oturmuş, arkam kapıya dönük bilgisayarıma gömülmüş çalışıyorum. Derken sırtımın yorgunluğunu azaltmak için arkama doğru yaslanıp gerindim. Bu sırada gözüm kapıya takılıyor, yaklaşık 1-2 saniye sonra bir hareket görür gibi oluyorum. O anda kapının yanındaki koltukla aynı hizada sarı saçlar beliriyor önce, çok ağır adımlarla, sarhoş gibi, yalpalayarak, nerdeyse kapıya çarparak ama son anda hakimiyeti de koruyarak içeri giriyorsun. Gözlerin açık mı kapalı mı anlaşılmıyor. Yalpalayarak ağır çekimde ilerlerken koltuğun kolunda durak minik oyuncak atı yine çok ağır hareketlerle alıp salonun ortasına doğru gözlerin nerdeyse kapalı ilerlemeye devam ediyorsun.
Dizlerimin üstünde halının ortasında çoktan seni beklemeye başlamışım, önüme kadar gelip tam önümde yere yığlır gibi oturuyorsun. Başın önüne düşüyor, elin halının üzerinde, parmakların açılıyor içindeki oyuncak at yuvarlanıyor yere. Seni alıp bacağımın üstüne oturtuyorum; yaslanıyorsun iyice bana, gözlerin kapalı. Atını avcuna koyduğumda gözlerini bir an için açıp televiyona bakarak bir şeyler söylüyorsun, yine başın önüne düşüyor.
Kollarımın arasında oturur pozisyondayken ayağa kalkıyorum, yatak odasına gidiyoruz, birlikte annenin yanına uzanıyoruz. Biraz kendine gelir gibi olup ordan oraya koyuyorsun başını, derken elini tutunca sakinleşip gözünü kapıyorsun. Nefesinin iyice ağırlaşması ve uykuya dalman on dakika kadar sürüyor. Ancak o zaman yanından kalkıp bilgisayarın başına geri dönüyorum…
Bu olay dün gece geldi başıma. 00.30 gibi rutin süt içme molasına uyanan kızımız geri uyumamakta direnince annesiyle birlikte bizim yatağa geçmişler. (O arada kulaklıkla müzik dinlemekte olduğumdan hiçbir şey duymadım, tek fark ettiğim eşimin artık salonda TV karşısında uyumadığıydı; herhalde yerine gitti diye düşünmüştüm ama sarışın böceğin sesiyle kalkıp uykulu halde baş edemeyip yanına almış) Bir süre sonra uyanan böcek kalkıp yataktan inanılmaz bir ağır çekimde yalpalayarak salona gelmiş… Onu ilk gördüğüm andaki halini; komikliğini ve o anın tadını ne yazıyla ne sözle anlatmam mümkün değil aslında ama yine de deneyeyim dedim.
26 Eyl 2008 at 10:04
böcek çocuk oldu artık. gözlerim doldu okurken (bu ara sinirler biraz gevşek ondan da olabilir tabi) daha güzel anlatamazdın galiba.
26 Eyl 2008 at 20:00
Daha bebeğimiz olmadan hayal ettiğim bu anı yaşmışsınız ne mutlu..Kızım henüz yeterince büyümedi ama ben de babası ile salonda bir film izlerken, onun içeriye gözlerini ovuşturarak, sallanarak, uyku sersemi halde geleceği ve aramıza kıvrılacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum…
04 Eki 2008 at 11:42
harika bir makale olmuş eline sağlık.
06 Eki 2008 at 09:08
Daha dün gece.. aynı duygularla.. :))
anlatması ne kadar da güç.. oğluma sarılıp uyumak ve sıcaklığını, kokusunu hissetmek taa derinliklerde..
bundan da büyük bir mutluluk olabilir mi? :))
08 Eki 2008 at 15:11
Sanırım tüm babalar bunları yaşıyor ama yaşadıkları hep “kendilerini” özel hissettiriyor.
Can Mustafa 6.5 aylık oldu sayılır annesi sabaha karşı aramıza alıyor sabah 6 civarı Can’ım uyanıpta babasının sırtının ona dönük olduğunu görünce atağa geçiyor. Artık git gide ilerlettiği emekleklemesiyle bana yaklaşıyor üzerimden aşığ iki eliyle suratımı avuçluyor.” baba artık kalk annemi yeterince yordum sıra sende bana sen bak artık” der gibi bakışı ile uyanıyor ve benim gözlerimi açtığımda anda kahkasıyla iyice ayılıyorum ve sabah eğlencemiz başlıyor…
Uyumalarıda bir macera uyanmalarıda :D