Parents dergisinin Haziran 2011 sayısında “Babalık Depresyonu” konulu bir yazı ve konuyla ilgili farklı babaların görüşlerini bulabilirsiniz. O ki, söz konusu babalardan biri de benim. Yazının ve görüşlerin tamamını okumak için gidip dergiyi satın almanız gerekse de yapabileceğim şey en azından konuyla ilgili benim yazdıklarımı buraya yapıştırmak.

Bu arada yazıda kullanılan fotografı arkadasım, Rüzgar’ın annesi Selda Dölekoglu çekmişti. (Dinemiz de derler, portfolyosunu ya da blogunu filan arayacak olursanız)

Buyrunuz yazı aşağıda:

2006 yılının Kasım ayında öğrendim baba olacağımı. Büyük bir heyecandı. Zaten öğrendiğim gece Babaolmak.com’u açtım ve özellikle de hamilelik süresi boyunca neredeyse gün gün yazdım her şeyi. Yazmak, sadece heyecanımı paylaşmak değil aynı zamanda heyecanımı bastırmamı ve sakinleşmemi de sağladı sanıyorum. Kızımız Temmuz 2007’de doğdu. Artık neredeyse dört yaşında. Şimdi dönüp de o ilk yaz aylarımıza baktığımda çok belirgin bir depresyon hatırlamıyorum. (Sanırım eşimde daha fazlaydı)

Doğumdan öncesine dair hatırladığım en belirgin kırılma noktası, benzer zamanlarda haöilelik yaşamış, bizden 2-3 ay önce doğum yapmış bir tanıdığın kızının hiçbir belirti görülmeden, bir çok taramaya rağmen down sendromlu olarak doğduğunu öğrenmem olmuştu. Etkisinden günerce çıkamamış, hamilelik sürecinin hiç sorunsuz devam etmesine rağmen böyle bir şeyle karşılaşılabileceğini kavramış oldum. Bu olay, o güne kadarki pembe gözlüklerimin düşüp kırılmasına sebep olmuştu.

Doğumdan sonra ilk bir ay kızımız yeterli anne sütü olmaması sebebiyle beslenememiş ve zayıf kalmıştı. Bu dönem bir miktar stres ve korku yaşandı. Özellike eşimin bu konudaki gerginliği ister istemez bana da yansımıştı. Ancak hem çocuk doktorumuzunanlayışı ve desteği hem de eşimin inadıyla bu dönemi mamaya geçmeden atlattık. İlk duygulara baktığımda tüm bekleyişimiz boyunca kendimizi bu olaya, artacak sorumluluklara, değişecek paylaşım oranlarına ve üç kişi olmaya çok hazırlamışız ki nerdeyse hiç sıkıntı yaşamadık. Ama zaman içinde birbirimize vakit ayırmayı, özen göstermeyi unuttuğumuz da bir gerçek. (Bunu çok çok sonra fark ettik açıkçası)

Sanırım bu dönemde annenin yükünü hafifletmek adına atılacak her adım hem anne tarafında hem de kendi içinizde çok şey bulmaya; ilişkinizin değişirken aslında yeniden tanımlanmasına sebep oluyor. İşlevsizmiş gibi hissetmek yerine operasyonun bir parçası olmak çok işe yarıyor. Öte yandan daha önce de dediğim gibi, anne-baba olurken karı-koca olmayı da unutmamak, ne olursa olsun birbirinizi boşlamamak gerekiyor.