(Ayça şen, 11 Haziran 2009, Radikal)
Güneydoğu’da taş atan çocuklara çocuk muamelesi yapılmıyor, hatta halkımız âiyi oluyor terörist döllerine’ diyor diye o kadar şaşırıyordum ve bunun için aklı selim sahipleri nasıl harekete geçmez diye küçük dilimi yutuyordum ki, geçenlerde hiç de öyle olmadığıyla ilgili nefis bir telefon aldım.
Önce işkillendim. Malum; iyilik yapıyoruz diyen grup, kurum, kuruluşlardan, yardım gecelerinden, hayır için bu gecelere bilet kesmelerden tiksinti oluştu pek çoğumuzda.
Telefondaki sese âşimdi size nasıl güvenebilirim, nereden bileceğim ki bu bir rant işi değilâ deyince âmesele rant peşinde koşmak olsaydı daha kÇ¢rlı bir konu seçerdik. Zaten kuruluş değiliz, tamamen bireylerin bir araya gelmesiyle bu yasayı değiştirmeye çalışıyoruzâ dedi.
Hemen konuya girdik: Konu, Terörle Mücadele Yasası’nın değiştirilip, taş atan çocukların 34.5 yıl ile yargılanmaması, eğitim ve çocuk haklarının korunması.
Güneydoğu’da çıkan olaylarda kışkırtılan küçük çocuklar, yüzlerini elleriyle örtüp taş atıyorsa, yüzünü kapadığı için daha fazla yılla yargılanıyormuş. Çocuk nereden bilsin yüzünü kapatmayı, çocuk nereden bilsin taş atmayı, polisi, terörü. Ayrıca bu çocuklardan pek çoğu gözaltında, eylem sırasında şiddet görüp ölüyor (bakın travma yaşıyor demiyorum, ölüyorlar) ölmeyenler, büyüklerle aynı koğuşta kalıyor, büyüklerle aynı şartlarda ceza alıyorlar.
18. yüzyılda, çocukların büyükler gibi cezalandırılamayacağına uyanmıştı insanoğlu adaleti diye biliyordum oysa.
Aradan 300 yıl geçti. Ne bir pedagog, ne okul, ne insan hakkını geçtim, çocuk oyun hakkı.
Durum fena.
Tamamını okumak için buraya tıklayıp Radikal’deki ilgili sayfaya ulaşabilirsiniz…