Doğum konusunda eğitim almış olmak ve daha önce erken doğum riskiyle hastanede yatıp çıkmış olmanın getirdiği büyük avantajlar var.
Öncelikle tüm süreçleri adım adım biliyorduk. Tüm riskleri, sınırları, neler yapılması gerektiğini, ne zamana kadar beklenebileceğini; korkup kormamak gerektiğini ve nerede ne yapılması gerektiğini. (Tüm bunlar için İstanbul Doğum Akademisi’ne teşekkür etmek gerekir)
Doğum yapacağımız hastanede daha önce iki gece kaldığımız için oradaki prosedürlere, doğum katına hatta doğum katındaki hemşireler, ebeler, görevliler ve günün rutin akışına da hakimdik. Dolayısıyla doğum için gidip hastaneye yatmak sadece kolay değil, eğlenceli de oldu.
Öyle ya son dönemde görüştüğümüz tüm profesyoneller “Her şeyi bir yana bırakın tadını çıkarın” demişlerdi bize. Hastaneye ilk gidişimiz de öyle oldu sanırım, ofisten hastaneye daha önce varan ben kahvemi almış tüm soğukkanlılığımla karşıladım sanırım Deniztan’ı; gelişi degörülmeye değerdi, duşunu almış gelirken daha su damlatıyordu ve her bir damlada da kendini tutamayıp şaşkınlık ve mahçubiyetle gülüyordu. Evrak işleri tamamlanırken de hiçbir yere oturamayışı hala su geliyor oluşundandı. (Bu yazının başındaki fotoğraflar da tam bu bahsettiğim andan…)
Odaya geçtikten sonra doktorumuz Cem Ayhan gelip kontrol etmiş ve su geldikten sonra 12 – 24 saat içinde bekleriz doğumu demişti. Eskilerin bir sözü varmış, “gebenin üstüne gün doğmaz” derlermiş bu durumda. Ki bu sözün her zaman doğru olmayacağını da ilerleyen saatler ve günlerde gördük biz. :)
Kasılmalar oldukça azdı. Ancak su geldği için süreç de başlamış hastaneye yatmıştık. Ülkemizde su geldikten sonra aktif doğum başlayana kadar verilen bekleme süresi 24 saat. 24 saatten sonra annenin ve bebeğin enfeksiyon kapma riski var çünkü aşağılardaki güvenlik çemberi delinmiş, içerdeki su da akmış durumda. Yurt dışında doğum başlayana kadar gerekirse 4-5 gün beklendiği biliniyor. Ancak ülkemizde pek alınan bir risk değil bu. Eğer kasılmalar başlamamış bir takım ilaçlar verilerek (suni sancı vermek deniyor buna) kasılmaların başlaması sağlanıyor.
Kasılmaların tetiklenmesi için birtakım yöntemler, masajlar da var ki akşam yanımıza gelen Serpil Ebe’nin uzmanlık alanı bunlar ve pazartesi gecesi ufak ufak başlıyoruz çalışmaya ama kasılmalar çok az başlasa da çok artmıyor. Gecenin geç saatlerinde haydi yatıp uyuyalım diyoruz. Öyle ya eleman bugün doğmayacak orası belli oldu. Doğum günü büyük babasıyla aynı olmayacak. Yatmadan önce konuşuyoruz; 24 saat olmadan “suni sancı” başlatacak serumdan istemiyoruz. İlerde keşke dememek için için bekleyebildiğimiz kadar bekleyelim diyoruz şu kasılmaları.
Sabah erkenden doktorumuz geliyor ve “hadi takalım suni sancı” diyor. Yapılan kontrollerde o kadar kasılma yok ki Deniztan’da, geceki durumun bile çok gerisindeyiz. Deniztan’ın vücudu geceleri oturup çalışmaya alışkın. Sabahları ayılması bile uzun sürüyor. Daha gözlerimiz açılmamış; biraz daha beklesek diye rica ediyoruz doktorumuza. “Peki” diyor iki saat sonra bir daha bakalım… Serpil Ebe yanımızda, o sabah başka bir doğum için hastaneye gelmiş olan fotoğrafçı arkadaşımız Latife yanımızda, arkadaşlarımız gidiyor geliyor filan ama tık yok.
Doktorumuz iki saat sonra kontrole gelip bakıp, bi değişikliğik yok, beklemeye devam edeceğiz deyip br hışımla rüzgar gibi gidiyor. Aynı sahne daha sonra da tekrarlanıyor. Odaya artık kimseyi almıyoruz. Serpil Ebe ile kasılmaları arttırmak üzere çalışmalar sürüyor. Tık yok. Akşam oluyor.
Akşam 19.00 sularında doktorumuz geliyor. “Suni sancı?” diyoruz, malum 24 saati de geçmişiz artık. “Ben takalım dediğimde istemediniz, bu saatten sonra takılmaz suni sancı, kontrol ederek bekleyeceğiz deyip” gidiyor. Bizde bir moral bozukluğu ve gerginlik baş gösteriyor. Ortaokuldan bir arladaşım geliyor aklıma, öyle ya, kadın doğumcu o da… Onu arıyorum. Hiçbir şeyden haberi yok ve üstelik de balayında önce şaşkınlığını atması gerekiyor sonra içimizi rahatlatıyor. “Akşam suni sancı takılmaz pek çünkü etkisini gösterdiğinde gece ya da sabah karşı doğum olur, kalkıp gelmek gerekir; onun yerine eğer gece kendiliğinden kasılmalar başlayıp da açılma olmazsa sabah erken takılır suni sancı” diyor. İçimiz rahat olabilirmiş. Arada gelen nöbetçi doktor da gece kontrollere devam edeceğini sürekli kendi doktorumuzla bilgi alışverişinde bulunacaklarını; sabaha karşı 2’deki kontrolde de kasılma ve açılma aynı durumdaysa sabah erken saatte suni sancı için ilaç verileceğini söylüyor. Peki… (Sayesinde) İçimiz rahat o zaman. Yeniden plan yapıyor, ekibi dağıtıyoruz. Bir gece önceden yorgun olan Serpil Ebe eve gidiyor, Latife gidiyor; biz de dinlenelim diyoruz. Demek ki yarın büyük gün…