Bu konuda; anaokulu seçimi konusunda yani çok tuzu kuru durumdayım. Öyle böyle değil. Büyük bir şans eseri (belki de şans demek yanlış olur bunun adına ya) tam okul seçmek, araştırmak evresinde çok güzel insanlarla tanışıverdik; çok hızla bir parçası olduğumuz bir oluşumla Türkiye’nin ilk veli inisiyatifi ana okulunu kurduk.
Bir gün bile gözümüz arkada kalmadı. Bir takım eksikler, amatörlükler olsa da gözümüz hiç arkada kalmadı; eğitim ile ilgili kısımları profesyonellere devretmiş olarak elimiz, gözümüz diğer tüm ihtiyaçların ve işlerin üzerinde oldu ve standartların çok üzerinde bir okulu ister istemez kendimizden çok vererek hayata geçirdik.
Ne mutlu ki çocuklarımız okuldan mezun oldu ve okul hala ayakta. Hala demek büyük hata olur, eskisinden çok daha güçlü; sadece eğitimci anlamında değil idareci anlamında da profesyonellere devredilmiş şekilde üstelik bizim çocukların devam ettiği zamana göre çok daha büyük bir binada, çok daha merkezi bir lokasyonda daha kalabalık şekilde eğitime devam ediyor. Ne büyük gurur.
Daha da heyecan verici olanı ise en ufak bir ihtiyaçta çocukları mezun olmuş olsa da pek çok kişinin anında okulda olması, okulun sürdürülebilirliği ve gelişmesi adına kafa yoruyor olması.
Bayram değil, seyran değil diyeceksiniz, bu adam niye depreşti de ana okulu yazısı yazıyor.
Okul arayışlarının tavan yaptığı pek çok ebeveynin kara kara düşündüğü şubat – mart aylarında “okul seçimi “ konulu bir dizi yazı yazayım be geçen sene okul arayışımız sırasında aktaramadıklarımı babaolmak.com’da kayıt altına alayım ve ilgilenenlere aktarayım dedim. Kronolojik olarak da mantıklısının öncelikle ana okuldan bahsetmek olduğunu düşündüm. (Bir nevi; televizyonunu yeni açanlar için haber özetleri diyebiliriz ana okulu yazısına da) (internet, blog dünyasını, babaolmak.com’u yeni açanlar için ana okulu seçimi de diyebiliriz kısaca)
Aklımdaki elbette ki Küçük Kara Balık Çocuk Evi’ni övmek değil. (Oy çokluğuyla seçilen ismi öneren kişi olduğumdan değil, taş gibi okul bana kalırsa orası ayrı) Ama tüm objektifliğimle diyorum ki, bugün bir ana okulu seçmem gerekseydi çocuğum için bir an düşünmeden Küçük Kara Balık Çocuk Evi olurdu seçimin. Yeni kurulan bir okulla birlikte gelen zorluklar paketinden arınmış, rüştünü ispat etmiş bir okul olarak içim daha öncekine göre kat kat daha rahat olurdu emin olun.
Planım bu yazıda ana okulu seçimi konusunda profesyonellerin önerilerinim paylaşmak aslında sizle. Hemen öncesinde çok kişisel olarak kendi beklentimi özetlemeye çalışırsam:
– Çocukların hiçbir şeye zorlanmadığı
– Okulu elbette bir oyun parkı olarak görmedikleri ancak katı ve soğuk bir yer olarak kodlamadıkları
– İsteklerine saygı duyulan
– Her şeyden önce kendilerini ifade etmeyi öğrendikleri
– Sosyalleştikleri, sosyalleşirken örnek aldıkları ve öğrendikleri
– Ev ve aile ile çok net bir şekilde iletişim bağları olan
– Temel becerilerinin gelişiminin desteklendiği ama bunun illa ki birlikte ve aynı anda olmadığı
– Her sabah mutlu gidilen ve mutlu dönülen
– Sadece öğretmenlerinin değil idarecilerinin de “mutlu” olduğu ve bunu yüzleriyle, bakışlarıyla yansıtabildikleri yer olmalı ana okulu.
Resimmiş, müzikmiş, ingilizceymiş, okuma yazmaya temel oluşturmakmış… Bunların hepsi sonra gelir… Belki yeme içme de sonra gelir çünkü sonuçta sabah ve akşam zaten sizin kontrolünüzde besleniyor bu velet. Bu demek değil ki öğlenleri makarna patates kızartması ve köfteye talim. Elbette ki yemek konusundaki hassasiyet de çok önemli ama orada da bir zorlama olmadan çocuğa bırakılması gerektiğini düşünüyorum seçimlerin. (Bizim kızın hiçbir yene probleminin olmaması, yemek seçmemesi hatta bazen biraz abartması sebebiyle de bu konuda şanslı olduğum kadar yine tuzum da kuru evet)
Tam şimdi aklıma gelmişken çok önemli bir not da aktarayım. Hepimizin “varsayılan” olarak öngördüğü; milli eğitim’in ya da sosyal hizmetlerin bir takım güvenlik standartları var okullarda uygulanması gereken. Yangın alarmları gibi. Bundan dört yıl önce kapanan başka bir okuldan devraldığımız ve ana okulu olarak tasarlanmış binada yangın alarmlarının göstermelik olduğunu fark ettiğimizi bilmenizi isterim. (Şaşkınlığımızı kelimelerle ifade edemem herhalde) Yepyeni olan pırıl pırıl duran bir okulda yangın alarmlarının göstermelik olarak tavanlara yapıştırılabildiği bir anlayış var ülkemizde. Hiç aklınıza gelmez değil mi bunu ya da yangın merdiveninin sürgüsünün çocukların erişebildiği yerde olmasını sorgulamak? Aklınıza gelsin.
Şimdi yazının tam bu noktasında sözü uzmanlara bırakmak gibi bir cin fikrim var. Aklımda dört kişi var ve her birini teker teker arayıp “Ana okulu seçiminde nelere dikkat etmek lazım söylesene?” diye sorup sonra da “Abartma kısaca söyle” diyerek iki ayaklarını bir pabuca sokacağım:
Atölye Çocuk‘tan Uzm.Psikolog Iraz Toros Suman (6 yaş çocuk annesidir); “Sadece okulun felsefesine bakmakla yetinmeyip öğretmenler hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir” diyor. Okulun felsefesi için de çocuklarla ilgili yaklaşımdan bahsedip “Çocuklar şeker midir, yağmurda ıslandıklarında erirler mi, boya yaparken üstlerini kirletebilirler mi, illa o boyadığı kelebek reminde çizgilerin içini mi doldurmalıdır, bu tip konulardaki yaklaşımlara dikat etmek gerekir” diyor. (Kendisine telefonda soru yöneltişim biraz stres testine döndü açıkçası: “Çok kısa, çok özet, bir cümleyle ilk aklınıza gelen!” dediğim için cevabı biraz dağınık oldu.
Küçük Kara Balık Çocuk Evi‘nin müdiresi Sibel Özkul Keleş’e sorduğumuzda (7 yaş çocuk annesidir o da) “İlla ki bir felsefe doğrultusunda eğitim veren okulları (Montessori, Waldorf vb) bir kenara bakıp klasik bir an anaokulu üzerinden düşünecek olursak: Eve yakın olması, çocuğunun anlaşıldığı ve hissedildiği bir yer olması; bu da ancak sağduyuyla anlaşılır; bahçesi olması ve kullanılabilir olması; bina içi ve dışı güvenlik önlemlerinin alınmış olmasına; aydınlık ve ışık alan bina olması ve tuvaletlerinin mutlaka kontrol edilmesi gerekir” diyerek “O okula çocuğunu yollayan velilerle konuşup onlardan referans alınması da mutlaka önemli olacaktır.” dedi.
Uzman görüşüne başvurduğum köklü ve büyük bir eğitim kurumunun ana okulu müdiresi tek bir cümleyle özetler misiniz emrivakimi şu cümleyle savuşturdu: “Temizliği; çalışanların eğitimi, içinde bir sistem barındırıyor olması, fiziksel güvenlik önlemleriyle doğru ve yeterli malzeme barındırılması”
Buradan görüyoruz ki bir noktadan sonra cevaplar birbirine benzemeye başlıyor. Ama yine de yazının başlarında söz verdiğim gibi dört uzman görüşü olmazsa olmaz diyerek son olarak da onu arıyorum…
Ne mi oldu… Ulaştım ulaşmaya ama bu sefer bir cümleyle kurtulamadım. Dolayısıyla daha detaylı yazma üzere ikinci bir yazıya bırakmaya karar verdim sonuncu görüşü. Sezin Okulları Ana Sınıfı Akademik Koordinatörü Halide Karaarslan’ın konuyla ilgili dedikleri de bir dahaki yazıya. (Sinsice bir “arkası yarın” tribi de yapmış oldum değil mi; idare ediverin artık ;)
06 Şub 2014 at 21:17
eline sağlık paylaşıyorum her yerde çok seviyorum yazılarını
07 Şub 2014 at 08:04
Kreş seçimi çok zor iş gerçekten ve türkiye de tüm kriterleri sağlayan bir yer bulmak çok zor. Herşeyden önce kreş olarak yapılan bina çok az dolayısıyla bahçe ya yok ya çok küçük vs.
Kelebeklerin içini boyamaya mı zorluyor çok güzel bir nokta bence bir çok kişinin aklına gelmiyordur
Bu arada ben de bu konuda bir yazı yazıyordum aylardır bitiremedim demek ki tam zamanı :)