Bu aralar ağırlıkla “baba olmak” konusunda yazılar yazmaya başladığımı fark ettim… Özel bir sebebi yok hepsi arka arkaya denk gelmiş konular sanıyorum. Aslında yazılmayı bekleyen bir çok başlık var, bir yandan sırayla o listeyi eritmeye çalışıyorum ama bir yandan da günlük hayat devam ediyor ve yazacak birşeyler çıkıyor. Yazılacaklar bayatlamasın diye de becerebildiğimde sıcağı sıcağına yazıyorum…
Hafta sonu Ankara’daydık. Biraz iş, ama daha çok arkadaş ziyareti denilebilir. Dolayısıyla sevgililer gününü Ankara’da geçirdik. Bu arada sevgililer gününü kutlayan bir çift değiliz ancak cumartesi akşamı hem yeni tanıştığımız bir arkadaş hem de çok eski bir dostla birlikte bir cafede keyifli bir gece geçirdik. (Bu kadar detaya girmem ama bağlayacağım bir şekilde)
Gecenin güzel yanlarından biri kızımızın da tüm gün ve gece yanımızda olmasıydı. (Aslında bakılırsa gecenin kötü yanlarından biri de buydu çünkü ne kadar havadar, yüksek tavanlı bir mekanda soğuğu göze alarak kapıya en yakın masaya oturmuş olsak da ortamda sigara içiliyordu) Bütün gece son derece başarılı bir şekilde idare etti kızımız, son deree sakindi, karnı doyduktan sonra yerinde pek oturmasa da masamızın çevresinden çok ayrılmadan – ama elbette çemberi de gittikçe genişleterek – civar masaları ziyaret edip kendisine ilgi gösterilmesini sağladı.
Aynı yerde turalamaktan çok sıkıldığını hissettiğimde (ve ortam havasızlaşmaya başladığında) üstünü sıkı sıkı giydirip dışarı gezintiye çıkarttım kendisini. (Gelmek üzere olan bir arkadaşı da sokakta bekleyebilecektik böylece) Sanırım tüm Ankara’lılar biliyordur, Sakarya caddesi civarında ileri geri gezer olduk, (tam olarak koordinat vermek gerekirse Rumeli İşkembecisi’nin sokağında volta atıyorduk) kendisi hep kucakta durdu bu süre boyunca. Ellerinde güller olan, elele, sarmaş dolaş çiftlerin sayısında ciddi bir artış vardı, biz de kızımla gelip geçenleri seyrettik; biraz sohbet ettik… Bu arada sokakta hızlı adımlarla ilerleyen kalabalıkta tek tük yalnız insanlar da özellikle hızlı adımlarıyla dikkat çekiyorlardı.
Derken gençten bir adam (ki bana kalırsa 35’ten fazla göstermiyordu) yanımıza yaklaştı. Önce biraz uzağımızda durup bizi seyretti, bir şey diyecekmiş gibiydi ama doğru kelimeleri bulamıyormuş gibi bir hali vardı. Derken iyice yaklaştı… Gözlerini kucağımdaki kızımdan alamıyordu. “Üç tane oğlum var” dedi. “Ama kızım olmasını isterdim” Sonra gözleri doldu, “Boyları benim kadar” dedi “Sokakta görseler selam vermiyorlar bana” Sonra yeniden “bir kızım olsaydı” dedi, susuverdi. şaşırmış halde, durumu toparlamak adına, “daha geç değil ki kızın da olur yahu” dedim. Bu sırada o Z’nin elini tutuyor, bense bu yarı-sarhoş muhabbetinin gerginliğiyle inanılmaz bir şekilde tetikte, adamın sırtını sıvazlayarak “sıkma canını kızın da olur” diyerek bu ayaküstü sohbeti sonlansırmaya çalışıyordum. O ise “aynı kadından ölürüm de bir çocuk daha yapmam” diyerek hiddetlendi. “Tamam yahu ikinciden yaparsın” diyerek yatıştırmaya çalıştım… Yatıştı da… “Bak o olur” dedi. Tekrar sessizleşti, dolu gözlerle sevgiyle baktı kucağımdaki kıza. Usulca elini öptü, iyi geceler dileyerek hızla uzaklaştı…
Geri dönmüş aksi istikamete yürümeye başlamıştık, 3-4 dakika sonra bu sefer çok daha genç bir çocuk hızla yanımızdan gecerken “Abi, bacakları üşümesin, çok güzel, kıyamam ona” diyerek ilerledi yanımızdan. Gerçekten de kucağımda dururken pantalonunun paçası sıyrılmış bacağı açılmıştı (kucakta tutarken en sık başa gelen şey) Hemen düzelttim ve yanımızdan geçip ilerlemiş olan 22-23 yaşlarındaki çocuğa teşekkür ettim. Hızla ilerlerken bir anda durdu ve geri geldi. “Bir ay sonra baba olacağım” dedi. O da içkiliydi. “Bir şekilde bu akşamı da böyle geçirdik, canım sıkkın, n’apalım” dedi. Bu kadar kelimeyle geceyi evden uzakta, arkadaşlarıyla, içerek geçirmiş olduğunu, efkarlı olduğunu anlatıvermişti. “Oğlum olacak” dedi. “Ben kız istiyordum, herkes tersini ister, ben kız istiyordum ama olmadı” dedi. Onun da gözleri doldu. “Sağlıklı olsun, evladın kızı erkeği olur mu yahu” dedimse de ısrarcıydı. “keşke kızım olsaydı” diye tekrarladı yine. “İkinci bu” dedi “ilki sakat doğacaktı, doğmadan önce aldılar” dedi ağlamamak için duralayıp her an koşarak uzaklaşacakmışcasına gerileyerek. “Çok güzel” dedi Z’ye bakarak. “Abi dikat et üşümesin” diyerek avcundaki minik eli son kez severek hızla, nerdeyse koşarak uzaklaştı. “Önemli olan sağlıklı olması, gerisini dert etme” diye seslenebildim sadece.
Kucağımdaki miniğim zaten şaşkındı ama ben şaşkından öteydim. Bir üçüncü vaka yaşamamak için hızla oturduğumuz kafeye geri döndüm ama o gece ayaküstü tanıştığım bu iki babanın etkisinden de uzun süre kurtulamadım.
17 Şub 2009 at 08:14
hakkaten çok dramatik bir kamera şakası gibi olmuş.
17 Şub 2009 at 14:02
Cok güzel bir yazi…
Benim´de bir kizim var. Allah´a Sükür Sagligi yerinde.
Dün iki yasina girdi. (Ikinci senesini bitirdi)
Ve süpriz bir durumla karsi karsiyayim.
Yine baba olacagim. Henüz kiz erkek belli degil, ama
önemli olanda zaten saglik degilmi?
Esim Kiz istedigini acikladi…
Ve bende takilmadan edemedim.
Ne olursa olsun, saglikli bir oglum olsun dedim. (Saka tabiki)
Sevgilerimle
18 Şub 2009 at 10:04
Bu ülkede sokakta asık suratla yürüyen erkekler bile kucaktaki küçük bir bebeği görünce değişebiliyor. Duygularını böyle bir anda ortaya dökebiliyorlar. Kız ya da erkek, bebekler en sert görünümlü insanı bile yumuşatabiliyor. Beni de en çok yanımdan geçerken “abla üşümesin” diyip kızımın yanağını okşayan genç delikanlılar şaşırtıyor.
Bu arada geçenlerde bizim iş yerindeki kat görevlimiz (erkek) de bana ısrarla “kız evlat gibisi yok hocam, benim iki oğlum bir kızım var, kimbilir belki kızım doğduğunda kız oldu diye üzülmüştüm ama şimdi keşke hepsi kız olsaydı diyorum. Allah herkese benimki gibi bir kız çocuk nasip etsin” dedi.
Zeynep çok tatlı, bu arada, çok güzel bir çocuk!!
22 Şub 2009 at 19:43
Yazınız için teşekkürler…
Yazınızın başlığı dikkatimi çekti ve okumaya başladım…
Yazınızın başlığı tam bana göreydi neden diyecek olursanız;
Bende 14 şubat 2009 da baba oldum…
Ve bir kız çocuğum dünyaya geldi…
Benim için çok büyük bir manevi değeri var,
Ben babasız büyüdüm daha doğrusu hiç baba görmedim,
Ben doğmadan 4 ay önce vefat etmiş.
Baba ne demek , sevgisi, korkusu ne demek bilmiyorum.
Aslına bakarsanız çok istemedim neden diye soracak olursanız;
Bende onu benim gibi daha yolun, hayatın başında bırakıp gidersem diye hep bir korku yaşadım ve halada yaşıyorum……..
Ama korkunun ecele faydası yok anlaşılan…
Ve sonuçta bir kızım dünyaya geldi babasız olan, babasız büyüyen ve hep özlemini, sevgisini çeken ben
Artık BABA oldum…..
Hemde 14 şubatta ……….
Tüm babasız babalara sevgiler…………………
22 Nis 2009 at 16:49
henüz yaşım 21. ama böyle babalar gördükçe, okudukça kendi babamı sorguluyorum.. ne kız evladının kıymetini bilen, ne de erkek evladıyla övünen bir baba değil benim ki…
kızınıza olan sevginiz içimi ürpertiyor.. allah mutluluğunuzu daim etsin..