Ah O İçindeki Sancı

Yine canı sıkılıyordu… Zaten nerdeyse her gün tüm gün evde yalnız oturuyordu… Bir yanıyla keyifliydi de; bütün gün istediğini yapıp istediği gibi özgürce -buna özgürlük denebilirse tabii- vakit geçiriyordu evde. Oradan kalkıp oraya, oradan kalkıp diğer tarafa yatıp; istediği koltuğa devrilip duruyordu. Evde yiyecek bir şeyler hep oluyordu. Hep aynı şeyi yemeye aldırmadığından olsa gerek keyfi oldukça yerindeydi; hatta biraz kilo bile almıştı.

Aylardır böyleydi rutini, sabah ev halkı işe ya da okula gider gitmez evdeki hükümdarlığı başlıyordu. Hoş evde birileri varken de yine evde en çok onun sözü geçiyordu. Allahı var, ev halkından kimse ona en ufak bir saygısızlık yapmıyor, nerdeyse bir dediğini iki etmiyordu ama kimse olmadığında -itiraf etmek gerekirse- biraz sıkıcı da olsa kendi başına da idare ediyordu.

Bazen 2-3 gün eve kimsenin gelmediği oluyordu; işte o zamanlar biraz canı sıkılıyordu ama bu, çok sık olan bir durum değildi. Sadece bir kere çok uzamıştı yalnızlık, o zaman da zaten beklerken karar verdiği gibi uzunca bir süre surat asmış, hıncını almıştı.

Son bir aydır ise yeni bir durum vardı. Vücuduna br şeyler oluyor, zaman zaman kramplar giriyordu. Doktora götürmüşlerdi götürmeye ama doktor ne ilaç vermiş ne de bir çare sunmuştu. Demek ki bu durum normaldi ve baş etmesi gerekliydi. Zaten vücudunda, özellikle de kasıklarındaki bu kramplar ve sancılar zaman zaman çok artsa da rahatsızlığını gidermenin yolunu -idareten de olsa- bulmuştu. Tuvalete gittiğinde biraz olsun rahatlıyordu. Ama içindeki o garip his son zamanlarda hiç geçmiyordu. Hala adını koyamamıştı aslında. Bazen çok dert etse de, bazen de dalıyor, içindeki sancıyı, adlandırılamaz o duyguyu unutup gündelik hayatın akışına kaptırıveriyordu kendisini.

Bu akşamı da oldukça sakin geçirmişti. Son zamanlarda adeti olduğu üzere söylenmeyi bile bir kenara bırakmış, ev halkıyla birlikte sakin sakin oldukça kaliteli vakit geçirmişti. Hatta evin küçük kızı pijamalarını giyip de yorgunluktan salondaki büyük koltuğa kıvrılınca ortalık daha da sakinlemiş; o da daha rahat etmişti. Evin küçük kızının sağı solu belli olmuyordu, ona takılmayı, onunla uğraşmayı çok seviyordu, bazen durup dururken üzerine atılıp onunla şakalaşıyor, her ne kadar sabrı zorlansa da kızın küçüklüğünden olsa gerek sükunetini ve efendiliğini hep koruyordu. Öyle ya, başkası bu kadar üzerine gelse… Günah ondan çoktan gitmiş olurdu.

Bu akşam da el ayak çekilince birkaç gündür kapısı kilitlenen arka odanın önünde turalamaya başladı. Son günlerde anlam veremediği bir gerginlik seziyordu evde… Herkes odasının kapısını kapalı tutuyor, kimse birbirinin odasına girmiyordu, özellikle herkes evdeyken de bir hareketlilik göze çarpıyordu. Tahminine göre bir kavga ya da tartışma sonrası bir gerginlik vardı, odaların kapıları kapalı tutuluyor filan… Neyse; onu ilgilendirmezdi, odalara girip çıkma konusunda herkesten rahattı nasıl olsa.

O yüzden de arka odanın kapısının ve ardından ışığının açıldığını fark ettiğinde hemen o yana seğirtti. Evin babası odaya girmiş, üzerine bir şey almıştı; üstüne de odadan çıkarken kapı açık kalmıştı. Tam zamanı dedi, dün geceden beri bu odaya adım atmamıştı, oysa dün geceden kalma anıları hala canlıydı odanın penceresinden sabaha karşı şahit olduğu manzara paha biçilmezdi. O yüzden de kaşla göz arasında odaya girip kendini yatağın üzerine attı. Derin derin soludu… İşte o koku… Herkes almasa da onun burnu keskindi ve eski yeni tüm kokularıyla yatak, çarşaf, battaniye, ve nevresim onun için bir cümbüş alanıydı. Derin derin soluduktan sonra içindeki o garip his bir anda depreşti. Oysa son birkaç gündür kendiyle baş etmesi hiç gerekmemişti. Ama doğanın o vahşi fısıltısı oradaydı işte… Bir ses onu çağırıyordu ve karşı koyması imkansızdı. Usulca nevresimin altına doğru ilerledi, kendine engel olamıyordu… Olmadı da.. Çok uzatmadı, doğanın çağrısına cevap verip şeytana uymuş olsa da bilinci açıktı, yaklaşan telaşlı ayak seslerini duydu ama umursamamayı tercih etti, çoktan işini bitirmiş, kenara çekilmişti bile. Evin babası yanına telaşlı gözlerle yaklaşıp da elleriyle yatağı ve nevresimi yoklarken de sakinliğini korudu. Ama içinden bir ses o odada fazla oyalandığını da söylemiyor değildi. O yüzden usulca yataktan indi kapıya yöneldi.

Adamın kükremeyi andırır sesini duyduğunda artık topukları yağlaması ve oradan hızla uzaklaşması gerektiğini biliyordu. Koridorda koşarken başının yanından geçen terlik de aynı şeyi fısıldamıştı zaten kulağına. Terliğin diğer tekinin tavrı ise o kadar dostane değildi, kalçalarında ve sırtında hissetmişti terliğin sert tabanını. Kendini salona atmıştı küçük kızdan medet umarak. Yanılmamıştı da. Uykuya yenik düşmemek için büyük çaba sarf eden kız babasını durdurmak için uğraşmıştı ama adamın gözü kimseyi görmüyordu.

Olay yerine geri dönen bir katil misali o da çareyi yine yatak odasına gitmekte buldu. Bu seferki tercihi yatağın üzeri değil, her zaman daha güvenli bulduğu altıydı. Kendini burada her zaman daha rahat hissediyordu. Üstelik o koku… Aşina olduğu o koku… Tahmin ettiği gibi de oldu, yatağında altından birilerinin odada gezindiğini görse de içi rahattı, ne de olsa yatağın altındaydı. Ama kendine fazlaca güven her zaman başa belaydı. O da kendine güvenin doruğunda temkini elden bırakmış, yatağın altında da olsa fazlaca kenarda kalmıştı. Tetikteydi ama bu hiç işe yaramadı. Kıvrılmış bir gazetenin suratının ortasında patlamasına engel olamadı. Öyle ki; bir çizgi film karakteri olsa başının üzerinde kuşlar ve yıldızların döndüğünü herkes görürdü. Gazeteyi suratının ortasında hissetmesiyle yatağın altında olduğunu unutup zıplamıştı üstelik… Acıdan, şaşkınlıktan ve korkudan yatağında altına iyice sinmek zorunda kaldı. Ah o koku… Ah o içindeki sancı…

z_ve_patiBir punduna getirip odadan dışarı attı kendini. Adam odanın içinde yere çökmüş elinde sabunlu bezle onun az önce kirlettiği battaniye, çarşaf ve nevresimleri temizliyordu; usulca salona gidip bir kenarda yatıp hülyalara dalma zamanıydı. Mümkün olsaydı da kediler sigara içebilseydi yattığı yerde bir dal sigara da tellendirirdi muhakkak… Gidip uzandı… Küçük kız koltukta çoktan uyuyakalmıştı… Birazdan o da uyumuş olacaktı.

0 Comments

  1. zehratakmazgulsen

    04 Ara 2013 at 23:13

    çok hoş…. tam bir 4 aralık ödevi :)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑