Category: Baba Olmak (page 3 of 53)

Çok net bir kategoriye giremeyen her yazı ister istemez en genel olan bu kategoride arşivleniyor. Kurcalamakta fayda var; ne olur ne olmaz; ilginizi çeken bir şeyler burdadır belki de.

21. Ay Kontrolü

Bugün kontrol günü; sabahleyin motosiklet bakıma verildikten sonra öğlende B.’yi 21. Ay kontrolüne götürdük doktoru Fatma (Kırcı) Hanım’a. Fatma Hanım’ın geçen kontrolde de uyardığı gibi artık biraz zorlaşmış durumda kontroller çünkü abi, doktoru da mekanı da tanıyor ve daha kapıda gerilim başlıyor.

Bugün de nerede olduğunu fark eder etmez annesini kucağına sindi ve anneye yapışarak bir nevi yavru koala moduna geçti. Üstünü soymak dahi olay oldu sonrasında. Düşünün ki üstünü soymak bile olay olurken yattığı yerde boyunu ölçmek mümkün oldu mu? Ki ne mutlu ki aşı zamanı değildi de ortalığı inletecek bir gerilim yaşanmadı. Doktorumuzun demesi bu durum yaklaşık 2,5 yaşa kadar sürecek çünkü o civarda artık laf anlamaya başladıklarından gerilse de karşına alıp konuşarak sakinleştirmek mümkün oluyor.

İlk konu bacaklarının arkasındaki isilikimsi tahrişlerdi. Sadece o bölgeye 5 gün günde bir yatmadan önce kortizonlu bir krem uygulanması ile hızla geçeceği yoksa uzun süreceği bilgisi alındı.

Vücudunda belirmeye başlayan benlerin bir sakıncasının olmadığı; aslında onların muhtemelen doğuştan olduğu ama oğluşun vücudu büyüdükçe dikkatimizi çekmeye başladığı konusunda fikir birliğine varıldı. Bu arada anne benli ve çilli, babada da çok fazla olmasa da benler mevcut. Durum normal görünüyor.

Kafasının arkasını birkaç gündür çok fazla kaşımasından kıllanmış olsak da onun da sebebinin sıcak olduğu; gün içinde ara ara serin duşlarla paşanın serinletilmesinin yeterli olacağı ve gerekli rahatı sağlayacağını öğrendik.

Biraz kelime haznesinden konuştuk ki B. her şeyi anlar durumda; tüm isteklerini de kelimelerle aktarabilir durumda. Hatta tek heceyle anlattığı kelimelerde artık iki heceye geçmiş durumda. Burda yazmakla bitmeyecek kadar çok keşime söylemekle kalmıyor; söylenenleri de birebir taklit etmeye çalışıyor. “Adın ne?” kalıbını anlamıyor olsa da henüz adını biliyor, dedesinin “Sen kimsin?” sorusuna yanıt veriyor. Annesini kolundaki origamik turnalardan küçüğünü gösterince ismini söylüyor; fotoğraflarda da kendini bulup ismini söylüyor…

En önemli konulardan emzirmeye gelince doktorumuz iki yaş bitene kadar devam edin dedi. Anne sütünün dört yaşa kadar faydasının olduğunu eklese de iki yaştan sonra ileriye yönelik psikolojik sıkıntıların çıkabileceğini iletti. Deniz de oğluşun emme bağımlılığından artık oldukça sıkılmış durumda ancak üç ay daha idare edilmesi konusunda hemfikir kalındı. Ancak sokak ortasındaki taleplerin net şekilde geri çevrilmesi konusunda da anlaşmaya varıldı. Net olunduğunda yaygaranın da en fazla bir hafta süreceği ve çok uzamayacağını söyledi doktorumuz ama önemli olan net olmak ve taviz vermemek. Hatta aynısını gece emzirmesi için de önerdi ve gece vermeyin dedi. Böylece üç ay sonra emzirmeyi komple bırakmak da daha kolay olacaktır dedi.

Doktor Kontrolünden Önce / Doktor Kontrolünden Sonra

Doktor Kontrolünden Önce / Doktor Kontrolünden Sonra

Diğer bir çok önemli konu tuvalet eğitimiydi. Yavrunun hazır oluşuna göre 21 ay ile 30 ay civarında başlanabileceğini söyledi Fatma Hanım. Bizim yavru hali hazırda çiş ve kakanın ne olduğunu bilip arada söylediğinden; bazen lazımlığa oturduğundan bizi tuvalette gözlemlediğinden ve o sırada ne yaptığımızı bildiğinden artık çalışmalara resmi olarak başlayabilirmişiz. Klozet adaptörlerini önermedi doktorumuz; ayaklarının yere basması önemli olduğundan lazımlık dedi ve kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerinden sonra bezinin çıkartılıp bir süre lazımlıkta oturmasının iyi olacağını; olur da denk gelir de yaparsa alkış ile tebrik edilebileceğinden yapmazsa da hiç renk verilmemesi gerektiğinden bahsetti. Bu üç öğünün dışında da ara ara yine soyulup oturtulabilirmiş.

Genel hatlarıyla bu günkü kontrol böyle geçti. 13 kilo 665 gram paşa. (Park dönüşü niye sırtımın ağrıdığına dair bir sonuç çıkarılabilir buradan) Boy da 89 santim. Bir önceki kontrolün kayıtlarına göre büyük bir atılım var kendisinde. Ayaklar da 24 numarayı zorluyor. Gürbüz bir delikanlı yetişiyor.

Baba Olmak Devam Ediyor mu?

Geçenlerde uzun süredir sohbet etmediğim ama Babaolmak.com’u iyi bilen bir arkadaşım sordu bu soruyu: “Baba Olmak Devam Ediyor mu?”

Biraz ayaküstü bir sohbet olsa da dilimin döndüğünce anlattım ona günlük yoğunluğumu, neden ve nasıl yazamadığımı ama öte yandan da aslında “baba olmak”ın devam ettiğini.

Öyle ya; iki çocuğun olur da “Baba Olmak” devam etmez mi? (Evet, işimiz gücümüz kelime oyunu; realitede bakılacak olursa Babaolmak.com’da en son geçen sene temmuzda yazmışım. Nerdeyse bir yıl.

Öte yandan o sohbetin ardından düşünmeden edemediğim şey de yazmanın beni ne kadar rahatlattığıydı aslında. Babaolmak.com’un diğer pek çok amacını bir kenara bıraktığımda en bencil haliyle en çok bana yarıyordu Babaolmak.com. Hem yazıp ,

Paylaşıp rahatlamak hem de hatalar aylar hatta yıllar akıp geçerken bir şeyleri kayıt altına alıyor olmak. Öyle ya artık her şey kendimize ait olmayan mecralarda kayıt altında. Facebook’ta, Instagram’da ya da Twitter’da.

Dolayısıyla belki de yine burada kayıt tutmayı denemenin vakti gelmiştir. Belki de 2016 babalar günü vesilesiyle yeniden düzenli yazmaya başlarım burada.

Bir kere daha merhaba!

9,5 Ayın Ardından

Dünyanın en komik, en tatlı, en güzel, en çapkın, en deli oğlanı da 9,5 ayı geride bıraktı. (Daha ilk cümlenin sonunda klavyeyi ileri itip yaklaşık 3 dakika kendisini düşünüp gülümsedim; hatta hadi anlatayım, tam olarak da her yazdığım sıfatla ilgili bir an gelip geçti gözlerimin önünden)

Komik… Uyumamaya çalışırken ya da uykusuzluktan over-dose olmuşken bir enerji patlaması yaşayıp da yatakta yatmak yerine düz duvara tırmanma moduna geçtiğindeki halleri…

Tatlı… Bir gülümsemesi yeter ve sanırım tanıdığım en güleç heriflerden biri kendisi. Yavru kedilerin arkasından emekleyip onun varlığı sebebiyle kediler bir şey yaparsa da neşeyle gülüşü geldi gözümün önüne…

Güzel… Banyodan çıkıp da saçları tarandığında, saçlarının taralı kalabildiği o üç buçuk dakikadaki hali.

Çapkın…Anneannesini yazlığında yen tanıştığı ablalara gülümseyişi, yan salıncaktan attığı çapkın bakışlar ve kızlar gittiklerinde arkalarından ağlayışını düşünüyorum da…

Deli… Bir an bile yerinde durmayıp mama sandalyesinde yemek yerken bile kendini öne arkaya sallayışı; bir makarnayla verdiği yoğun mücadele, terliklerin arkasından koşuşu; pusetinde gezerken kendi kendine dakikalarca konuşması ve daha pek çok an gelip geçti gözlerimin önünden

Dokuz ay geride kaldı. Tam o sırada önce sürünmeye sonra emeklemeye başladı. Artık tutunarak yürür halde. Tutunduğu yerden yere geri dönmesi biraz kontrolsüz oluyor bugünlerde ama görünüşe göre önümüzdeki ay yürümeye başlayacak gibi duruyor kendisi.

Anne sütünün yanı sıra son 4 aydır katı gıdayla besleniyor. Önüne ne konsa yiyor. Hala hiç mamaya ihtiyaç duyulmadı. “baby led weaning” denen (benim mesela çok yeni öğrendiğim) koca insan gibi önüne konan yemekleri elleriyle götürüyor; götüremediğini mama sandalyesinden aşağı atıyor ama sonuçta kendi başına besleniyor.

Konuşamasa da her türlü sesi çıkarıp kendince bir şeyler anlatıyor. En büyük kriz anında bile “fış fış kayıkçı”yı duyunca gülümseyip ileri geri sallanmaya başlıyor.

Üstte iki altta iki dişiyle dört dişli bir canavar olarak tuttuğunu yiyebilir durumda.

Hızla kocaman bir adam olmaya doğru gidiyor. Her gün bir mucizeye daha şahit olmamı sağlıyor ve her şahitliğimde annesine bir kere daha teşekkür etmeme sebep oluyor içimden.

Ve büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum sohbet edeceğimiz günü, konsere gideceğimiz, birlikte motosiklete bineceğimiz, kamp yapacağımız ya da içeceğimiz dünleri.

Daha çok mu var? Tecrübeyle sabit ki göz açıp kapayıncaya kadar o günlerde bulacağız kendimizi.

 

Sekiz Yaş Bitti

Klişenin herhalde en büyüğü, yılların nasıl geçtiğinin anlaşılamadığına dair sözler. Hani yaşlandıkça daha da sık kullanılan cinsten. Bakıyorum da benim de gittikçe daha fazla sarf ettiğim sözler. İçinde sadece şaşkınlık değil belki biraz hüzün biraz da belli belirsiz serzeniş barındıran sözler. Dikkat ediyorum, yeni çocuğu olmuş insanlara verdiğim belki de tek “tecrübeli baba” tavsiyesi zamanın nasıl hızlı geçtiğini fark ettirmeye yönelik olanlar. Diyorum ki daha dün gibi kızımın doğumu ve ilk ayları… Hatta bu yıl artık sadece kızımın değil oğlumun doğumu ve ilk ayları da eklendi… Hepsi daha dün gibi.

Aslında bu bir doğum gün mektubu ama galiba içinde debelenmeye meyilli olduğum hüzünden kurtulup da mektup gibi mektup yazmayı beceremiyorum… Durun bir daha deneyeyim…

***

Kuşum; minik kuşum. Yılın en azından yarısında büyük bir heyecan ve sabırsızlıkla beklediğin bir Temmuz daha geldi. Bir yaş daha geride kaldı. Sekiz yaşını bitirdin. Her yılın çok acayip ve iddialı geçiyor elbet; bu yıl da öyle oldu. Koca bir kız olurken aynı zamanda “abla” oldun. Kız olmak, torun olmak, yeğen olmak gibi en kalıcısından yepyeni bir sıfatın daha oldu. Hem annen hem baban gibi senin de bir kardeşin var artık.

Çok büyük ve çok şahane bir şey bu ve çok zorlanmakla beraber dehşet bir şekilde de baş ettin abla olmakla. Daha da iyi olacak her şey ve dünyanın en tatlı kardeşinin dünyanın en tatlı ablası olacaksın gittikçe. Sadece görmüyorum; hissediyor, biliyorum da bunu.

Bu yılın diğer bir büyük olayı sanırım taşınmamız oldu. Annenle baban yılardır çok yakın otururlar ve en başta sen bu durumun konforunu sürerken artık aynı sitede hatta aynı semtte de oturmuyoruz ve bununla baş etmek kolay olmasa da üç ayın bitişiyle geriye dönüp baktığında sanırım bunu da atlattık beraberce.

Deden aramızdan ayrıldı. Sanıyorum ve umuyorum ki hep hatırlayacaksın dedeni. Çocuk gerçekçiliğinin nasıl bir şey olduğunu gösterdin bize, aynı zamanda ne kadar güçlü (ya da güçlü görünen) bir kız olduğunu da.

Elbette sadece bunlar değil. Son bir yılda pek çok şey oldu ama hepsini koy kenara sen bir yılı daha bitirdin. Sayende ben bir koca yıl daha ekledim “baba olmak” tecrübeme. Belki de her yıl olduğundan çok daha fazla şey öğrendim sayende. (Ve bir takım profesyonellerin de katkısını unutmamak lazım.)

Doğum günün için “göbeği açık tişört” isteyecek kadar büyüdün. Aldığımız iki göbeği açık tişörtün içinde de göbeğin açıkta kalamadı, o kadar da küçüksün hala.

Herhangi bir şey yapışını herhangi bir an seyrederken kendi kendime büyük şaşkınlıklar yaşamaya devam ediyorum. Gözlerim seni seyretse ya da sana bakıyor olsa da o sırada büyük bir şaşkınlığın içinde kaybolmuş oluyorum. Her bir gün hala büyük bir mucize daha yaşatıyor bana. Kocamansın; bizden olma ama bizden çok ötesin.

Şaşkınım.

İyi ki oldun. En zor yılın böyle olsun. Pastanı üflerken gözlerini kapatıp her ne dilek tuttuysan gerçekleşsin ve ben artık hiç istemesem de senin doğum gününün hemen ertesinde heyecanla beklemeye başladığın bir sonraki doğum günün hemen gelsin.

Z4T_20150704-15

 

O Gün Hızla Yaklaşırken

Bugün iş güç yarım gündü malum. Öğlen itibariyle ofisteki herkes gitti ve tek başımayım artık. “İş” ve “Çalışan” psikolojjsinden sıyrılıp uzun zamandır yazmak için fırsat beklediklerimi yazabilirim belki diye düşündüm. Baksanıza deniyorum bile.

Kafam karışık. Nerdeyse 9 yıl olacak, baba olmakla ilgili ilk yazmaya başladığımda düşünüp de hep ötelediğim konuyla artık yüzleşmem lazım.: Kızım artık okuyor. Üçüncü sınıfa geçti anca mı okudu diyeceksiniz… Tabii ki öyle değil. Ama artık normal insan gibi, gözüyle; hızlı, akıcı, su gibi… Bildiğim okuyor.

Öyle ki; annesiyle onun hakkında mesajlaşırken atık şifreli yazışmamız; hatta önce parola yazarak karşımızdakinin kızımız değil de diğerimiz olduğundan emin olmamız gerekiyor çünkü genelde izin alarak da olsa telefonumuzu alıp mesajlaşabiliyor artık.

Ne mutlu ki şimdilik bilgisayar ve internet ile pek işi yok. Daha doğrusu işi şimdilik YouTube’da sevdiği şeyleri bulup izlemekten ya da dinlemekten ibaret. Yıllardır kendisiyle ilgili bir şeyler yazdığımı bilmiyor. Öğrenmesine çeyrek kaldı biliyorum. Zaman zaman “baba olmakla ilgili” yazdığımı kendisine çıtlamış olsam da henüz çok detaylı bir bilgisi yok.

Olduğunda neler olacağını bilmiyorum. Daha doğrusu bilmek bilmemek değil. Aslına bakarsanız kor-ku-yo-rum. Her zaman savunduğum ve arkasında durduğum gibi o gün ona bir blog açıp da benle ilgili ne isterse yazabileceğini söyleyeceğim. Ama bugün düşündüğümde; pek çok yazım sadece babalık ya da baba olmakla ilgili değil, aynı zamanda onunla ilgili. Belki sadece ona yazdığım ama herkesin okuduğu doğum günü mektupları gibi

Aslında yazıya oturmamın sebebi de yeni bir doğum günü mektubuydu. Kafamda yazıp durduğum mektubu oturup da burada yazayım mı bakınız hala emin olamıyorum.

Sanırım yeni bir sayfa açıp o mektubu şimdi yazacağım.

Older posts Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑