Ortam: Evin mutfağı, anne ve baba sofrayı hazırlıyor, Z., ortalıkta dolanıyor. Baba, herkese ayrı turşuçıkartıyor… Kendisine acı, anneye normal, Z’ye de çocuk turşusu (evet böyle bir şey var; tuzsuz minik kornişon turşu) Baba, bir ara arkasını döndüğünde Z’nin turşularından birinin eksildiğini görüyor; annenin ağzı oynuyor… Anne ingilizce olarak babaya Z’nin çok fazla turşu yememesi gerektiğini söylüyor. Ardından masaya oturuluyor… Bir iki dakika sonra Z. konuşmaya başlıyor:
Z.: Siz bazen aranızda İngilizce mi konuşuyorsunuz?
(Bir anlık bir sessizlik…)
Baba: Evet birtanem
Z.: Nedeeeen?
(Bir anlık daha sessizlik… Baba dürüstlüğü elden bırakmıyor…)
Baba: Sen anlama diye birtanem.
Z.: Nedeeen? (Gözlerinden hınzırca bir gülümseme geçiyor bu sırada)
Baba: Çünkü senin hakkında konuşuyoruz bir tanem…
(Kısa bir sessizlik daha…)
Z.: Tamam (Ve herkes yemeğe devam eder…)
Bu arada elbette kendisi İngilizce anlamıyor. (Ya da biz öyle sanıyoruz) Anlamadığı her dil, (buna çok hızlı veya aksanlı konuşulan Türkçe de dahil) Z. için İngilizce demek… Hoş, biz öyle sanıyor da olabiliriz, geçenlerde bir gün arkadaşı Ada ile birlikte salonda bağrışırlarken haydi odana gidin dediğimizde büyük bir çoşkuyla, inanılmaz doğru bir tonlamayla “C’mon let’s goooo” diyerek Ada’yı alıp odasına koştu. (Yaşadığım şaşkınlığı anlatamam) (Bazen korkuyorum gerçekten de…) Sonra eşim, CD’lerindeki şarkılardan birinin başında geçtiğini söyledi “C’mon let’s goooo”nun ama o ana kadar ne o ne ben bu şekilde kullandığını duymamıştık…
* * *
Baba ve kız elele marketten çıkarlar; baba eve gidince yemek hazırlayacağını ve Z’nin de ona yardım edebileceğini söyler:
Z.:Teşekkür ederim
(Baba neden durup dururken teşekkür edildiğini anlamaz)
Baba: Efendim?
Z.:Teşekkür ederim dedim.
Baba: Neden?
Z.: Yemek yaptıracağın için.
(Baba anlamamakta ısrar eder)
Baba: Anlamadım babacım, sana yemek yapacağım için mi teşekkür ettin?
Z.: Hayır, bana da yemek yaptırtacağın için teşekkür ettim.
(Sessizlik)
* * *
Yine bir yatma saati; sultan kendi yatağında, baba karşısındaki ufacık koltukta sekiz kat, Z’nin yatmadan getirip verdiği oyuncak kuzuyu başının altına alır…
Z.: Ben sana o kuzuyu başının altına koy diye mi verdim? Sarıl diye verdim!
Baba: Pardon…
25 Şub 2010 at 21:48
Anlıyordur anlıyordur.
2,5 yaşındayken kuzenim kafasını tutup "oo' my god " diye bağıyormuş. Annesi beni arayıp "nediyor bu" demişti.
3 yaşındayken annesine "ben child, sen mom, abimle biz berber senin children" demiş.
Bunu sadece televizyondan öğrenmiş.
26 Şub 2010 at 03:44
aferin ona! muhabbetiniz bol olsun :o)
26 Şub 2010 at 04:23
Harika :)
26 Şub 2010 at 07:37
Bayıldım kuzuya ya :) Maşallah
26 Şub 2010 at 14:30
ne kadar da büyümüş :) maşallah zeynep'e
27 Şub 2010 at 13:03
Ne guzel geri donmeniz ve yeniden yazmaniz. Z.'nin cevaplarına oyle cok guldum ki. Ama sizin durustlugunuz de takdire sayan. Baba kiz, gunume guzellik kattiniz. Kucak dolusu sevgiler
03 Mar 2010 at 13:58
Dora seyrediyormu ??
Çünkü "C’mon let’s goooo gidelim arkadaşlar haydi yola çıkalım bunu hemen yapalım " :) Doranın şarkısını hatırlattı bana.Doğa'da Doraya bayılır ve bazı kelimeler ilginç şekilde doğru yerlerde kullanır hatta geçenlerde abartıp fantastiko dedi.Şaştık kaldık :) Çocuklar inanılmazlar sünger gibi beyinleri var özellikle öğretmeden bile hemen kapıyorlar birşeyleri.O yüzden bence aranızda konuşurken de dikkatli olmakta fayda var :)