Ne yaparsan yap, ne kadar gerilere atarsan, bastırsan, dipte tutsan da bir “endişe” dolaşmıyor değil damarlarında. Kendine dair olmasa da sevdiğine, en yakınında olana ilişkin… Bu “bekleme” ve “hazırlık” sürecini en yoğun ve en ağır, kaçısı en olanaksız şekilde yaşayacak olan tek kişi o… Deniz’im. Gözlerinin parıldaması, heyecandan evin içinde zıp zıp zıpırdaması içimi kıpırdatan, kalbimin atışını hızlandıran, defalarca beni kendine aşık eden Deniz’im…
Her şey çok güzel, çok rahat, çok keyifli ve eziyetsiz olacak. Bir şekilde becereceğiz bunu.
Seneye aynı gün bir şeyler yazıyor olmak için sabırsızlandım şu an. Ve şimdi hemen Deniz’i koltuktan kaldırıp yatağa götürüp sarılacağım. Uyuyup, üç kişilik rüyalar göreceğiz.
06 Ağu 2011 at 20:59
bu yazılar keşke ayrılık kararı verilirken yeniden yeniden okunabilse…belki tazelenirdi duygular yeniden…her şeyin hayırlısı tabi:(