Türkiye saatiyle 01:41 hatta ben bunu yazarken 01:42 oldu. Yazmakta olduğum köşe yazısını ittirerek kaktırarak bitirip de yatmaya gitmeliyim ki sabah 7’ye kurduğum saat çaldığında kalkıp hazırlamam gereken sunumun başına geri döneyim. Ardından da Z, kar tatili olduğundan okuluna gidemediğinden annesine gitsin, ben de işe…
Oysa ben az önce bi gaza geldim ve ne zamandır yazmıyordum ya deyip Babaolmak.com’a yazmaya başladım. Ne fena değil mi, insanın bu kadar zevk aldığı şeyleri yapmayı bırakması ve bir süre içinde de bıraktığını fark etmeyecek kadar bırakmış, kopmuş bulması kendini.
Oysa günlük hayatta zevk almadan yapmak zorunda olduğumuz şeyleri dengeleyen, tolere eden kaçamaklar değil mi bunlar, böylesi zevk aldığın şeyleri yapabilme lüksleri.
Aylardır pek çok şey geldi geçti Z ve babasının arasında; bir kısmı kayıtlı bir kısmı değil. Anlık mesajlaşma, sosyalleşme zımbırtıları sağolsun pek çok anımız zaten anında bir yerlerde paylaşılınca (mesela instagram) yazılacak şeyler ikinci baskı oluveriyor (her şeyden önce kendim için) Önce ikinci baskı oluyor, sonra yalan oluyor…
Uzatmayayım…
Bir yıl daha bitti; hepimiz (ve özellikle de Z) bir yaş daha büyüdü. 5,5 yaşında bir abla malum artık kendisi. Hatta okulunda “son sınıf” denen üçüncü sınıflardan biri, okulun en büyük 3-4 kişisinden biri, aynu zamanda da en kıdemlilerinden tabi. Öyle ki zaman zaman yardımcı öğretmen gibi görev ve sorumlulukları oluyor. Pek motive edici…
Bu yazıya başlarken amacım aslında bir “yeniden geldim” yazısı yazmak değil; soru sormaktı aslında hem akran durumda olduğum taryfaya hem de bizden biraz daha önden gidenlere…
Merak ediyorum “en gergin” durumlarda neler yapmak lazım, kim neler yapıyor… Bu akşam mesela kendi adıma en çaresiz kaldığım zamanlardan biriydi. Özellikle kendim için üzüldüm. Z evde gittikçe canavarlaşırken karşısında ne yapacağını bilemez halde eziliverirken seyrettim kendimi. Çaresiz kalışımdan dolayı içten içe keyif bile aldım, “biz yaptık ya bunu böyle” derken bir yandan da “kendimizi de bacağımızdan mı vurduk acaba?” diye de düşünmeden edemedim.
Tüm detaylarını boşverin; akşam yemeği ve ardından yatma saatine yakın bir öfke tribine girdi Z. kısa bir sürenin sonunda öyle bir noktaya geldik ki sert yapsam olmuyor, alttan alsam olmuyor. Suyuna gitsem de işe yaramıyor, kızıp üste çıksam da çalışmıyor (ah uyku sen nelere kadirsin)… Bu çelişkinin sonunda öyle bir duruma geldik ki tek yolu kendimi odama kapamak olarak gördüm. Elbette ki kendimi kilitlemek gibi bir durum olmadığından çareyi yatağıma yatıp bir şeyler okuyor gibi yapmakta buldum. Yaklaşık 1 dakika sonra yatağın başucunda oturuyordu. Üstelik de buzluktan aldığı dondurmayı kaşıklıyordu akşam yemeği yerine. “Çıkar mısın odamdan!” türü denemelerim de elbette sonuçsuz kaldı; bildiğiniz psikolojik şiddete maruz kaldım bir süre.
Dondurma bitip de boşlar odanın kapısına doğru fırlatıldıktan sonra (ki bu benim suçum aslında) bir süre de fiziksel şiddet devam etti, 15-20 dakikanın sonunda uyuduğunda bir gücün bana acıyarak Z’nin uyumasını sağladığını düşünür olmuştum. Öyle ki dışardaki kara aldırmadan çıkıp bi saat soğukta yürümek isteyecek kadar darallanmıştım. Çıkıp yürüyüş yapamasam da bahçede biraz hava aldım…
Dedim ya detaylarına girmeye gerek yok… Ki öfkenin sebebi de çok anlaşılmaz değildi ancak benim çözüm bulmaya çalıştığım şey, böylesi bir durumda kendimizi nasıl koruyacağız. Elbette sakin kalacağız, bağırmak çağırmak vurmak kırmak yok, karşıdan bunlar yapılıyorsa da engel olacağız ve karşımızdaki minik canavarı örselemeden, hata yapmadan sakinleştirmeye çalışacağız ama nasıl? Öyle ki bir ara bildiği “kötü” sözleri ardı ardına sıralarken o kadar komik kelimeler türetmeye başladı ki Z, bazılarında gülmeyi engelleyemedim. Kaçsam uzaklaşsam mümkün değil zaten sadece iki kişiyiz… Dolayısıyla sadece sakin olmak değil, gülmemek de önemli bu süreçte.. Ama nasıl başarılacak işte sizlere sorduğum o.
Bu arada bir anekdot daha, bazen çok sinirli ve gergin durumların üzerine deşarj için Z’nin ağlaması ya da ağlatılması, buna izin verilmesi gerektiği konusunda hemfikirdik annesiyle, bugün de çözümlerimden biri oydu. Odasında yalnız kalıp da biraz göz yaşı döküp, biraz oyun oynayıp üstüne biraz daha gözyaşı döktükten sonra hıçkırıklarına dayanamayıp, biraz da sakinleştiğini düşünerek yanına gittiğimde, sarılıp sakinlediğimizde ve biraz kitap okuyup kendimizi toparladığımızda; ikinci bir kitap okunmadığı için arıza yine alevlendiğinde beklemediğim bir anda bir de itirafa maruz kaldım:
“Bozuştuğumuzda, seninki hiç de uzun sürmüyor, sen dayanamayıp hemen geliyorsun yanıma, ama ben çok daha uzun süre küs kalabilirim senle” diye sadece itirafa değil, tehdite de maruz kaldım. Öyle ki böylesi bir durumda gülsem bir türlü, bozulup inatlaşıp küsmeye kalksam başka bir türlü.
Neyse sonuç itibariyle kısa süre içinde “konuşmuyorum o zaman seninle” durumuna getirdim durumumuzu ama çok bir işe yaradı mı? Yaramadı. (Uykusu geldiğinde evde 10 kaplan gücünde olabiliyor kendisi) Dediğim gibi çok geçmeden uyuyakaldı da ikimiz de kurtulduk bu durumdan… (İşin güzeli de uyandığında hatırlamıyor genelde son gerginliği)
Biraz dağınık yazmış olsam da soruyu yinelemek isterim… Ne yapıyorsunuz arkadaşım siz böylesi kriz ve gerginlik durumlarında? Hele de inatçı keçiniz sakinleşse de inatçılığa ve gerginliğe devam etmekte ısrarcıysa…
Ve evet; yeniden merhaba! (Fotoğraf da 2012‘den son fotoğraf… Bakalım bu yıl neler neler çekeceğiz birlikte…)
09 Oca 2013 at 02:35
Bu konulara yardimci cocugunuzla birlikte buyumek ve cocugunuza kulak verin kitaplarini tavsiye edebilirim. Sayet okumadiysaniz tabi. Kitaplar sizin durmunuza gore dogru yolu kendinize gore belirletecektir bence
09 Oca 2013 at 03:42
Valla ben de bagirip cagiriyorum, kicina da saplak da yiyor. Boraz bagirip ardindan uzaklasiyoruz az birbirimizden. 10 dakka sonra kovalamaca oynayip bogusup gulusuyoruz da.. Yanarli donerli kisaca iliskimiz toprakla. Hayatin yuku, is vs omuzlarda baski yaptikca, biz de buyudukce sabir kalmiyor ozgurum. Ne kadar dislerini sikarsan sik, bir patlama noktasi cikiyor bir sekilde. Onlarda buyuyor, biz de.. Gececek elbet bu gunler
09 Oca 2013 at 12:12
Yorum:1_ Merhaba… Z'yi arıtk iki evli ve iki ebeveynli olmak olumsuz etkiliyor olabilir gibi geliyor bana. Çünkü bir çok şeyin farkında olduğu bir yaş döneminde. Benim de kızım 3 yaşında. ön ergenlik yaşıyor. Beni o kdar zorluyor ki bazen anlatamam. Bir şeyleri fırlatması, kendine ya da bana zarar vermesi durumunda sükunetimi koruyarak yaptığının yanlış olduğu söylüyorum ve hemen oradan uzaklaşıyorum. Kendini terkedilmiş hissetmesin diye de 'İkimiz de çok sinirli ve üzgünüz. Ben mutfağa gidiyorum. Sakinleştiğinde yanıma gelmek istersen gelebilirsin' diyorum. Aradan 15-20 dakika geçiyor. Ve kızım hiçbir şey olmamış gibi tüm şirinliğiyle 'Anne siyah kurabiye yapalım mı?" diyerek mutfağa giriyor. Ben de sanki birbirimizi yememişiz gibi onunla konuşup istediği şey makul ise o an için yerine getiriyorum ya da ayternatif sunuyorum. Böyle sinirli olduğu zamanlara ebeveynlerin de ona eşlik etmesiyle iş daha da bir çığrundan çıkıyor.
09 Oca 2013 at 12:13
Yorum2= Sizin mesele de dün öyle olmuş gibi geldi bana. Bir de bir kaç cümlenizde ceza diye nitelendirebileceğimiz türden ayrıntılar dikkatimi çekti. Biliyorsunuz Montessori eğitim sisteminde ödül de ceza da yoktur. Ama duyguda özgürlük davranışta disiplin esastır. Bence siz de bilgilerinizi bu anlamda gözden geçirmenizde fayda olabilir. Ben tekrar tekrar okudukça ruhumun sükuta erdeğini düşünüyorum, tahammülüm artıyor. Bir de anladığım kadarıyla yoğun günler geçiriyorsunuz. Muhtemelen stres yükünüz de fazladır. Bundan çocuklar çok etkileniyor. Siz her ne kadar bir şey belli ettiğinizi düşünmeseniz de… Bu da önemli bir ayrıntı aslında. Ben ne zaman stresli, sinirli olsam kızım çığrundan çıkıyor kesinlikle. Sorumluluklarınızı hafifletmek ya da Z ile birlikte olmadan önce kafanızı bir kaç saatliğine de olsa resetleyebilirseniz her şey çok daha iyi olacaktır bence… Allah yardımcınız olsun.
13 Oca 2013 at 20:28
Boyle durumlarda 4,5 yasindaki minik adamimiza ‘Tamam o zaman kusme kurallari gecerli’ diyip kendisini tamamen gormezden geliyoruz.. Sanirim yaptigimiza da mobbing deniyor ama benim baska formulum yok.. Yaptigi seyi degil ‘bizzat kendisini’ gormezden gelme sureci onun acisindan ‘kriz,isyan,merak,pismanlik’ sureclerinden gecip genelde benim onu tamamen gormemis gibi yapip ustune basiyormus ya da carpiyomus gibi yapmamla bozulan sinirlerimizin bosalmasi ile son buluyor.. Adamimizda ise yariyor..
22 Oca 2013 at 23:01
Tekrar Merhaba, benzeri konularda çok uğraşmışlığım olduğu için iki kelime etmek istedim. Sanırım benim gördüğüm en insanı yaklaşım Stanley Greenspan'in Meydan Okuyan Çocuk kitabındaydı. Yazar Floor time'ın da fikir babası, oldukça saygın, bilinen bir uzman. Bir kaç kitabı daha var ama bu kitap sizin şu anda yaşadığınız sorun için pratik uygulanabilir çözümler sunuyor. Hatta 5 farklı çocuk tipi için ebeveyn ve çocukların hikayelerini vaka çözümlemesi tadında anlatıyor kitabında, çözüm önerileri ile birlikte. http://www.idefix.com/kitap/meydan-okuyan-cocuk-b… Ben kitabı taksimde sahaf sahaf dolaşıp bulmuştum, bulamazsanız fotokopi halledebiliriz. Nadirkitap.com'a da bakılabilir.
Bir de psikanalitik bir yaklaşım hem çocuk hem de ebeveyn için (çünkü aslında çocukta gördüğünüz bir yansıma), mutlaka okuyun derim : http://www.idefix.com/kitap/freuda-ne-yaptik-da-c… . Sevgiler, kolaylıklar.
22 Oca 2013 at 23:09
Tekrar Merhaba, benzeri konularda çok uğraşmışlığım olduğu için iki kelime etmek istedim. Sanırım benim gördüğüm en insanı yaklaşım Stanley Greenspan'in Meydan Okuyan Çocuk kitabındaydı. Yazar Floor time'ın da fikir babası, oldukça saygın, bilinen bir uzman. Bir kaç kitabı daha var ama bu kitap sizin şu anda yaşadığınız sorun için pratik uygulanabilir çözümler sunuyor. Hatta 5 farklı çocuk tipi için ebeveyn ve çocukların hikayelerini vaka çözümlemesi tadında anlatıyor kitabında, çözüm önerileri ile birlikte. http://www.idefix.com/kitap/meydan-okuyan-cocuk-b… Ben kitabı taksimde sahaf sahaf dolaşıp bulmuştum, bulamazsanız fotokopi halledebiliriz. Nadirkitap.com'a da bakılabilir.
06 Nis 2013 at 20:15
Setting Limits-Robert MacKenzie