Uzun zamandır Babaolmak.com’da yazmaya başlayacağım bir konu bu. Hep kıyısına kadar gelmiş olsam da belki de konunun hassasiyetinden ve ince ayar gerekliliğinden çevresinden dolandım. Belki de sadece zamanı gelmemişti. Ama biliyorum ki blog yazmaya başlamamın, blog yazmayı sevmemin en önemli sebeplerinden biri log tutmak, kayıt altına almak…
Hayatımın belki de en garip, zor ve yorucu bir (hatta bir buçuk) yılını geride bırakırken birkaç filtreden geçmekle birlikte ne çok şey de birikti Babaolmak.com okuyucularıyla paylaşılabilecek. İstediğim çizgide ve ayarda paylaşabilir miyim bilmiyorum. Ama denemeye hevesliyim.
Z’nin babasının da ayrı bir evi olalı tam bir yıl yani tamı tamına 365 gün oldu bugün. Bu demek ki Z.nin bir yıldır iki ayrı evi var… Bu bir yıl içinde farklı program denemeleri yapılmış olsa da özünde Z, üç gün annesiyle üç gün de babasıyla yaşıyor tam bir yıldır.
Annesi ve babasının ayrılmasını en olgun karşılayanlardan biri olarak pek çok değişik evreden de geçti bu sürede ve koca bir yıl geride kaldı. Her ne kadar bu bir yılı gün gün, sıcağı sıcağına kayıt altına almak istediysem de beceremedim. İlk bir ay odukça başarıyla bir minik blog tuttuysam da çok çabuk pes ettim. Enerjimin, kaynağımın büyük kısmı başka binbir yere bölündü durdu blogculuk anlamında. (Söz konusu blogtaki yazılarımı da bir aksilik olmazsa bugün Babaolmak.com’daki diğer yazılarla konsolide edeceğim) (Bugün pek bir hamarat günümdeyim açıkçası)
Bu tamamladığımız bir yılla ilgili bir değil birçok yazı, hatta belki de onlarca ayrı yazı yazılabilir, bundan sonra zaman zaman bu konuyla ilgili yazılar yazmak düşüncesindeyim. Bu ilk yazı ise biraz serbest, aklıma gelen notları paylaştığım bir yazı olacak…
Dolayısıyla yeni bir kategori daha ekliyorum Babaolmak.com’a: “Bekar Baba” isme aldanmamak lazım. Bekar ya da tek başına ebeveynliğin kadını ya da erkeği olduğunu düşünmüyorum. Konu aslında “bekar ebeveynlik” ama günümüzde -ve ülkemizde- maalesef babaların ebeveynliği pek ciddiye alınmadığından bekar ebeveynlik otomatikman “bekar annelik” olarak algılanıyor, kırılması mümkün mü, korkarım mümkün olsa da kolay değil… Dolayısıyla kulağa da daha hoş ve kolay geldiğinden bu konuyla ilgili yazıları “bekar baba” kategorisinde toplayacağım…
Uzatmayayım…Dedim ya, son bir seneye şöyle bir bakayım uzaktan…
– En başta yeni bir ev, yeni oda ve mobilyalar, eski yatağına göre daha atraksiyonlu bir yatak – ranza benzeri- Z’ye çok eğlenceli ve güzel geldi. Ev de eksiksiz, her şeyiyle diğer eve benzeşir şekilde döşendiğinden pek yadırgamadı. Üstelik bahçe katı oluşu, bahçesi, bahçede vakit geçirebilir oluşuyla oldukça da cazip geldiğinden nerdeyse hiç tepkisi olmadı.
– İki ayrı evin oluşu ve ayrılık kavramı netleşebilsin diye en başta annesi ve babası -özellikle de onun yannda- pek görüşmediler. İlk aylarda iki gün biriyle iki gün diğeriyle yaşadı, açıkçası üç gün herkese çok fazla gelmişti. Zaman içinde, sistem oturdukça üçer günlük periyotlara geçildi ki bir iki ay içinde bu üç günlerde üç kişi bir şeyler yapar olduk. (Ortadaki günde birlikte yemek yemek filan gibi) Böylelikle en azından Z’nin gözünde “üç aile” bozulmamış oldu. (Hala “üç kişilik aile” yerine “üç aile” diyor kendisi…)
– Pek çok tanıdığa bu yeni düzeni Z anlattı. (Evet bizden de önce) “Babamın artık yeni bir evi var…” diye başlıyordu.
– En güzel kotarılan şeylerden biri Z, kısa süre içinde her iki evi de benimsedi: “Anneyle benim evim” “Babayla benim evim” haline geldi evler onun için. Profesyonel olarak da bakıldığında “çocuğun kendini ait hissetmesi” deniyor bu konuya…
– Elbette daha ilk haftadan başlayarak ufak tefek denemeler yapmaya başladı: “Biz annemle benim evimde öyle yapmıyoruz” “Babam buna izin veriyor” “Annem böyle yapmama bir şey demiyor” benzeri denemeleri kolaylıkla aşıldı. (Kendisi bilmiyor ki geceleri kendisi uyuduktan sonra annesiyle babası buluşup kahve içip operasyon değerlendirmesi yapıyorlar ya da gün içinde mailleşerek birbirlerini haberdar ediyorlar) Öte yandan bu uyanık denemeler “bu evin kuralları bunlar, şunlar” şeklinde net açıklamalarla aşılabiliyor. Önemli olan tutarlı olmak. Ki annesiyle birlikte yaşarken de Z ile ilgili tavırlarda hiçbir zaman birbirimizin ayağına basmadığımızdan bu süreçte de bu konuyla ilgili sorunlar yaşamadık.
– Tabii ki bu süreç sorunsuz atlatılmadı. Ayrılma öncesinde de gergin bir dönem geçirildi. Z, hem bu dönemde hem de takip eden ilk aylarda oldukça asabiydi. Bu asabiyeti evde pek görülmese de okulda oldukça asabi haftalar geçirdiği gözlemlendi ancak sistem oturdukça ve herkes bu yeni düzene alıştıkça Z de gittikçe rahatladı.
– Atlamadan belirtmekte fayda var bu iki ev olayının bir yan etkisi de araç paylaşımına oldu. Tek otomobilimiz olduğundan Z kimleyse o günlerde arabamız da onunla birlikte oluyor. (Bir aracın iki anahtarının olması gerçekten çok işe yarıyor yani) Dolayısıyla araba aslında Z’nin gibi oldu…
– Bu arada lojistik açıdan en büyük kolaylığımız Z’nin babasının aynı sitede, hemen yan apartmana taşınmış olması… (Niye kendimden üçüncü tekil olarak bahsettiğimi bilmiyorum) Böylelikle pekçok sorun, okul, servis, paylaşım, gerektiğinde eşya alışverişi de sorun olmaktan çıktı. Servis eve yaklaşırken eskiden birimizi ararken artık her ikimizi de arıyor. O gün kimin sırasıyla Z’yi servise o indiriyor ya da bindiriyor.
– Bu arada Z’nin tüm giysi ve oyuncakları da “kendisiyle birlikte” tasnif edildi. “Bunları babamla benim evime götüreyim” dedikleri taşındı. Ki 3+3 günlük paylaşımda zaten bir evde giydiği akşam diğer eve geçiyor ve bu böyle devam ediyor. (Çünkü 3 geceden sonra sabah birimiz servise bindiriyoruz, akşam diğerimiz karşılıyor) Bir yılın sonunda bu konu artık bir rutine dönüştü “Bende hiç eşofman altı kalmadı” “Uzun kolluların hepsi sende birikmiş” gibi diyaloglarla ya okul çantası vasıtasıyla ya da arabaya bırakarak ya da görüştüğümüzde değiş tokuş yaparak bu birikmelerin önüne geçiyoruz.
– Bu arada ekstradan özlem krizlerinde sabahları mesela servise birlikte bindirmek üzere fırladığımız oluyor evden. Ya da kendisi eğer bu tip özlemlerini dile getiriyorsa bir cep telefonu uzakta olduğumuzdan o akşam birlikte yemek üzere sözleştiğimiz oluyor. Ya da hafta sonları üçümüz birlikte vakit geçiriyoruz. Eğer devir teslim hafta sonuna denk geliyorsa birlikte gidip diğerimizin evinde kahvaltı yapıp dağıldığımız oluyor.
– Tatilleri de benzer şekillerde çözdük. Sırayla tatile gittiğimiz de oldu, hep birlikte de… Hep birlikte gittiğimiz zaman bile farklı yerlerde 3+3’ü uyguladığımız oldu. (Aynı sayfiye yerinde başka mekanlarda kalmıştık…) Ya da ortak bir arkadaşlarımıza gittiğimizde, biraz da iş yoğunluğu sebebiyle haftanın ilk yarısını anneyle geçirip onun İstanbul’a döndüğü gün babanın İstanbul’dan gelmesi ile bir ilke daha imza attık: Z bir geceyi oradaki arkadaşlarımızla geçirdi. (Bu da bir ilk)
– Bu arada birlikte hafta sonu tatilleri yaptığımız da oldu. Bir adet çift kişilik bir adet de tek kişilik yatağı olan bir otel odasına girdiğimizde “Anneyle mi yoksa babayla mı yatacaksın” sorusunu hiç yadırgamadı Z. Artık birlikte yatmadığımızı en başından çok net olarak kavramıştı. (Bunu bir iki ayrı vesileyle çaktırmadan da yokladık, “neden birlikte yatmıyoruz biz?” diye sorduğumuzda, “Çünkü birlikte aynı evde yaşadığınızda mutlu olmuyorsunuz ve sıkılıyorsunuz, o yüzden de ayrı evlerde yaşıyor ve ayrı yataklarda yatıyorsunuz” cevabını veriyordu. Hatta başkalarına da buna benzer açıklamalar yaptığına şahit olduk)
– En başta yaptığımız (ve başlı başına bir yazı konusu olan) açıklama ve ayrılık konuşmasında kendisine onu çok sevdiğimizi, bu ayrılığın onunla hiçbir ilgisi olmadığını ve onun anne ve babası olmaya her zaman devam edeceğimizi, birbirimizin de arkadaşı olduğumuzu ve birbirimizi sevdiğimizi ama artık karı koca veya sevgili olmayacağımızı, aynı evde yaşamayacağımızı ama her zaman onun ailesi olacağımızı üzerine basa basa anlatmıştık. Hayatımızda yaptığımız en zor konuşma olsa da çok net olarak yerine ulaşmıştı anlattıklarımız.
– Tam şu anda bu operasyonun ilk haftalarında (hatta ilk iki ay) tuttuğum blogdaki 10 yazıyı baştan sona okudum. Z ile ilgili bilgi verir formatta yazılmış olsa da ilk günlerimiz ve Z’nin durumun üstesinden nasıl geldiğine dair pek çok ipucu verdiğinden yazının başında da dediğim gibi Babaolmak.com’a taşımak konusunda bir kere daha emin oldum. İlgilenenler için her bir yazının linkini aşağıda vereceğim.
Oldukça uzun bir yazı olduğundan şimdilik bu kadar. Dönüp de 365 güne baktığımda ne kadar zor olsa da doğru olan şeyi yaptığımızı, her birimizin mutluluğu için önemli ve çok büyük bir adım attığımızı ve bunu kendi ölçeğimizde oldukça iyi de becerdiğimizi görüyorum. Z’nin az öteden hafif hafif horultusu geliyor. Her bir horultulu nefes alışı ise babasının içini büyük mutlulukla dolduruyor.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
11 Nis 2012 at 06:49
1 yilinizi cok iyi ozetlemissiniz. SAnirim sizin durumunuz icin de tapilacak en iyisini yapmissiniz. Olay sancili, bu durumda Z e yaklasiminiz cogu anne- babaya ornek olmali. Etrafimda gordugum bircok cift bu durumda cok kotu anlar yasiyor. Arada cocuk kaliyor. Bu konuda deneyimleriniz cok onemli ve bence paylasmalisiniz. Olusturdugunuz duzen bu durum icinde super.
Sevgiler
11 Nis 2012 at 08:05
Sizin gibi bir babası olduğu için Z. çok şanslı bir çocuk bence… Tüm babalar evlatlarını sever benim kızımın babası da çok seviyor eminim ama sizin kadar anlayışlı ve olgun olamıyor. Ben 1,5 aydır bekar anneyim bu zor süreci ne yazık ki tek başıma atlatmaya çalışıyorum. Sizden daha önce mail adresinizi istemiştim sormak istediklerim vardı. Bu yeni hayatı iki ayrı evi nasıl anlatmalıyım diye. Kızım duygusal bir çocuk, bazen işin içinden çıkamıyorum. Şu dönemde bende çok duygusal ve sinirliyim sanırım. Hem yeni evime, yeni yaşamıma ve yeni sorumluluklarıma alışmaya çalışıyorum. Yazınızı iş yerinde masamda okudum şu an gözyaşlarım içime akıyor sanki insan aynı şeyler yaşayınca mı duygusal oluyor acaba .
11 Nis 2012 at 09:27
Gerçekten cabanız çok büyük… Z'yi incitmemek, onun gelişim evrelerini sekteye uğratmamak adına… Ama ne kadar büyük bir enerji kaybı bu? Kolaylıklar…
11 Nis 2012 at 09:59
Sizi de, Z.nin annesini de tebrik ederim. Nasıl da güzel planlamışsınız herşeyi. Maalesef ayrılan her ailenin çocuğu bu kadar şanslı olamıyor.
11 Nis 2012 at 20:59
Yazını biraz duygulanarak ve biraz hayretle okudum…Ve ne yalan söyleyeyim kıskanmadım değil…Yukarıda tabir ettiğin ''Bekar anne'' tam olarak benim işte, hani şu çocuğunu gerçek anlamda tek başına büyüten annelerdenim biriyim ben…Oğlumun babası ile sizin kurduğunuz gibi bir düzen kurmayı ne kadar isterdim anlatamam.Ama bildiğim bir şey var ki (uzun zaman önce öğrendim bunu) herşey benim istediğim gibi olmuyor ne yazık ki…Ve hiçbir erkek sizin kadar duyarlı değil çocuklarına karşı.Belkide bu konuda bekar babalara seminerler düzenlemelisiniz. Anlattıklarınız,deneyimleriniz ve düşünceleriz sadece burada kalmamalı bence…Umarım uzun yıllar boyunca bu düzeni korursunuz =))) Sevgiler
07 May 2012 at 19:26
aslında baba olmadım ama güzel bişeydir
12 May 2012 at 19:51
Boşanmış bir babayım ben de. Kızım ile birlikte benzer duyguları paylaşıyoruz. Olması gerektiği gibi yaşıyorsunuz ve bunu sadece Zeynep için yaptığınızı her iki taraf da biliyor. Ne mutlu! Böyle olmasına çalıştığımız kendi hayatımız içinde maalesef bu mümkün görünmüyor. Annesi ve ben kızımız için her zaman en iyisini düşüneceğimizi ayrı ayrı biliyor olmamıza rağmen her konuşmamızda aldığımız her ortak karar uzun süre devam edemiyor. Dalgaların sürekli vurduğu kıyıda, durmadan kumdan kale yapmaya çalışan çocuklar gibiyiz. Asla yüksek bir kule yapamayacağımızı bile bile denize yakın yerdeyiz. Biraz daha geriye çekilip, daha geniş bir çerçeveden bakabilirsek, belki nispeten kuru kalan kumun üzerinde dalgalardan daha az etkileniriz…
11 Haz 2012 at 14:32
Bloğunuzu ara-sıra okuyor ve her okuduğumda çok beğeniyorum..Bu yazıya şaşırdım..Çünkü benim gözümde duyarlı bir erkek,ilgili bir baba,iyi bir eşsiniz ve eşinizden ayrılmış olmanın aksine çok güzel bir evliliğiniz vardır diye tahmin etmiştim..ama olmayınca olmuyor demek ki..Her ne olursa olsun kızınız için verdiğiniz emeği takdir ediyorum..eminim ki eşiniz de iyi bir insandır ama bir şekilde olmamıştır işte.. sevgiler..
19 Kas 2012 at 00:23
Gerçekten müthiş… Benim annemle babam ayrıldığında 2 yaşımdaymışım ve babam beni kaçırmış.Üvey annemi öz annem sanarak geçirdiğim 7 sene ve 9 yaşımda acı gerçek… Bunu dert anlatmak için yazmıyorum, sadece insanlar çok şaşırsa film gibi deseler de o kadar çok varki benden Türkiye'de…Sizi yürekten kutluyorum kızınızı üzmediğiniz için. İlk defa ayrılan bir ailenin çocuğu için içim sızlamadı.Bence bunları televizyonlarda falan anlatmalısınız ders niyetine.Maalesef toplumumuzda boşanmada çocuklar silah olarak kullanılıyor. Sizin ülkemizi aştığınızı "AB" =) standaartlarında davrandığınızı düşünüyorum. Tebrik ederim….