Mim: Ana Okulu, Çocuk Evi, Kreş, Gündüz Bakım Evi…

Kitubi.com‘dan (Ya da Nurturia‘dan) Damla beni de mimlemişti… Günler geçti… Sonunda vakit buldum… Ana okulu konusunda işini şansa bırakmayıp Montessori Okulu Veli İnisiyatifi içinde yer aldığımı(zı) biliyorsunuzdur. O yüzden  soruların cevapları biraz farklı olabilir. Veli inisiyatifi montessori okulumuzun adı Küçük Kara Balık Çocuk Evi oldu bu arada… İlgilenenlere de duyurmuş olayım; soruları cevaplayayım:

Çocuğunuzu kaç yaşında kreşe gönderdiniz/göndermeyi düşünüyorsunuz? Kreşe göndermek için beklediğiniz yaş dışında bir şey var mı?
– Aslında 3 yaşını bekledik öncelikle. Üç yaşını doldurunca önce haftada 3 yarım sonra 3 tam filan gibi oyun grubu tadında sosyalleşme atraksiyonlarından başlayarak aşamalı olarak tam güne bir sonraki sene, dört yaşındayken geçeriz diyorduk. Olmadı. Veli inisiyatifi montessori okulu girişimiyle tanışıp çok hızla içinde yer almaya karar verdik. Derneğin ve okulun kurucuları arasında yer aldık. Ne kadar doğru bir karar verdiğimizi gördük. (Yazmakla, saymakla bitmez) Direkt tam gün başladı Z. okula. Çok da memnunuz. Şimdi dönüp baktığıda ben şahsen; yarım günmüş, üç tamgünmüş filan, hiç gerek yokmuş. İyi oldu.
Çocuğunuza kreş seçerken sizin için en önemli kriter nedir? Olmazsa olmaz, bu sağlanmazsa evde bakılsın daha iyi diyeceğiniz.
– Eğitim ve eğitimci kalitesi. İdarenin, işletmecinin anlayışı ve gerek veliyegerek çocuğa yaklaşım biçimi. Şimdi düşünüyorum da çocuğu olmayan birinin okuluna çocuk vermezdim herhalde diyorum. (Nedense) Fazla ticari ve marka marka kokan bir yere de aynı şekilde. Çocukları belli kalıplara, klişelere sokan bir yere vermezdim. (Daha ana sınıfından bir nevi üniforma dayatan okul biliyorum)
Türkiye’deki kreşlerde rastlamadığınız, keşke olsa dediğiniz bir uygulama var mı?
– Vardı, artık yok. Kendin pişir kendin ye modeliyle veli inisiyatifi bir okul kuruluşunda yer aldığımız için “keşke” dediğimiz nerdeyse her şey şu anki okulumuzda hayat buldu. Üstelik de “keşke olmasa” dediğimiz hiçbir şey de olmadı. Buna, montessori metoduyla bağdaştırılan bir takım katı uygulamalar ve kurallar da dahil. Çok şanslıyız ki montessori metodunu kemikleşmiş, katı bir şekilde uygulayan değil, “yorumlayan” bir eğitimcinin önderliğinde giriştik bu okul işine.
Türkiye’deki kreşlerde yaygın olarak rastladığınız ve saçma bulduğunuz bir uygulama var mı?
– Çok fazla kreş gezmedik. Ancak işim gereği yakından tanıdığım bir iki ana okulu da var. Sanırım hepsinde olan ve inanılmaz gereksiz ve saçma bulduğum uygulama “sene sonu gösterileri” Çocukları da öğretmenlerini de geren, işi gücü bırakıp eğitimi dahi arka plana atıp gösteriye hazırlanma telaşına girilmesini çok saçma ve acıklı buluyorum.
Çocuğunuz kreşe gidiyorsa, kreşe başladıktan sonra en çok zorlandığınız konu ne oldu? Henüz gitmiyorsa zorlanacağınızı düşündüğünüz?
– Bir şekilde sabahları kalkmak ve giyimip hazırlanıp servise hazırlanmak büyük işkence oluyor. 6-7 hafta oldu okula başlayalı. Tüm sorun evden çıkana kadar; sonrası çok kolay hatta koşa koşa gerçekleşiyor. Ama sabah mahmurluğuyla her sabah “Ben gitmeyeceğim” deniyor ilk olarak. İşin komiği, hasta olup okula gidemediği ilk gün de “Ben okula gideceğim” diye yaptı aynı nameyi.
Kurucuları arasında olduğumuz ve gözümüzün hiçbir şekilde arka kalmadığı bir okulumuz olduğundan hiç zorlanmadık diyebilirim ama herhangi bir okula gitseydi “Okulda ne yapıyor?” “Nasıl davranılıyor?” “Ne yiyor, nasıl şartlarda hazırlanıyor, nereden alınıyor?” gibi kaygılardan başlayıp onlarca soruya takabilirdik kafayı. Şu anda yiyeceklerin satın alması da bir veli tarafından yapılıyor, mönünün hazırlanması da… Hepimizin çocuğu birlikte ve kimsenin gözü arkada değil.
Çocuğunuz kreşe gidiyorsa, kreşe başladıktan sonra çocuğunuzda gözlemlediğiniz en olumlu gelişme ne oldu? Henüz gitmiyorsa kreşin gelişimine en büyük katkısı ne olur sizce?
– Sosyalleşmesi. Paylaşması. Saygı göstermeye başlaması. Hiç durmadan şarkı söylemesi. Akşamları vakitlice ve eskiye göre daha kolay ve çabuk uyuması. Yepyeni arkadaşlar edinmesi. Israrla kendi giyinip soyunması.
Sosyalleşti; geçen gün gittiği bir çocuk parkında nerdeyse tüm çocuklarla muhatap oldu, hepsiyle konuştu ve farklı oyuncaklarda farklı çocuklarla diyalog başlattı, başkalarının sırasına ve isteklerine saygı gösterdi. Sen sallanırken ben kayayım, sonra yer değiştiririz ben de sallanırım gibi çözümler üretti…
Hergün farklı şarkılar öğrenmiş olarak geliyor eve; müzik kulağı gelişmeye, öğrendiği şarkıların müziklerine kendi günlük yaşamından sözler uydurmaya başladı. Okulda çok yoruluğu ve öğlenleri de uyumayı tercih etmediğinden akşamları 21:30 sularında kolaylıkla uyumaya başladı. Giyinme ve soyunma işlerini ısrarla kendi başına yapıyor. (Eskiden bu kadar ısrarcı olmazdı)
Yeni arkadaşlıklar kurmaya, arkadaşlarından bahsetmeye başladı… Öte yandan bu dünyada tek başına olmadığını görmeye başladı. Evin güzel kızı, ilk ve tek torunu olmanın getirdiği ilgi sarhoşluğu, şımarıklık ve aşırı özgüven hali düzelmeye başladı…
* * *

Şimdi, malum “mim” denen şey “elim sende!” gibi bir şey olduğuna göre ve Damla beni ebelediği için yazımı yazışımla birlikte benim de bir beş kişi “mim”lemem gerekiyorsa… Diye düşündüğümde aklıma anne ve baba blogları geldi.  Ama başka bir şey deneyeyim, blogları filan olsa da temaları ebeveynlik olmayan birilerini ebeleyeyim dedim. Başka alanlarda olsa da blogları var. Orada yazmak istemezlerse Babaolmak.com’un kapıları / satırları açık kendilerine…  e-tohum’dan Burak Büyükdemir, internet ekipler amiri Serdar Kuzuloğlu, Girişimcilik üzerine yazan Çağlar Erol, fıstık bir kızı olan güleryüzlü baba örneklerinden Hasan (artık kaç yıldır blog yazmıyorsa), Serdar gibi diğer bir ikiz babası Alemşah ve son olarak Rüzgar’ın babası Özer Vırzıl kişisi ve Çınar’ın babası Erdal Kaplanseren. Öte yandan mimlediğim kimsenin konuya prim vermemesi riskine karşın iki de baba blogu mimleyeyim:  Ali, Babası ve Kırk Haramiler ve Bir Adam ve Bir Bebek

0 Comments

  1. Elinize sağlık, hem yazı için, hem de asıl okul için.

  2. Kusura bakmayın, mektubum mail adresininzden döndü. Ben de buradan size ulasıyorum. Aslında kısmen de olsa alakalı bir konu, anaokulu ama kars ta…. Facebooktan 'Sarıkamış Kazıkkaya Köyü Anaokulu'ndaki Çocuklar da Gülsün Diye…' isimli profili incelemenizi önereceğim. Kars ta bir devlet anaokuluna tayini çıkmış bir öğretmenin çocukların ihtiyaçlarını karşılamak adına yardım talebi diye özetleyebilirim. Belki blogunuzda yer verirsiniz, belki onlara yardım toplama konusunda fikir…

  3. sizin gibi velilerim olsun istiyorum. çok mu şey istiyorum ;)

  4. akismet-692b4cf364cac406a9753ff901bd6ee1

    28 Ara 2010 at 01:41

    Yoğunluktan atlamışım bu yazıyı, blog ne alemde kimler nerelerden beni bulmuş bu günlerde diye bir bakayım derken baktım bu yazı:) Ama "mim" leneceğim içime doğmuş sanki benim Biradambirbebek Dergi aralık sayısında uzun uzun okul öncesi eğitim anlattım, bu ayda eğitim kurumunun seçilmesi ile ilgili bir yazı olacak. Bilmeden görevi tamamlamış olmanın verdiği huzur ile çıkıyorum siteden :)

  5. Az önce yazdığım farkına varmamışım saçma link atmış sanırım

  6. Geç de olsa bir toparlama yazısı yazdım.

    Ayrıca taze mim çıktı: http://www.kitubi.com/2011/05/01/yil-sonu-gosteri

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑