Bir süredir yazasım vardı. Çok da şey biriktirmiştim; iyi de hissediyordum yazmak için. Zamanı da gelmişti. Mayıs ayının sonu gibi. “Yeter ülen bu sessizlik” demiştim hatta; ha yazdım ha yazacağım; “onu da yazsam bunu da yazsam” derken.
Biliyorsunuz işler karıştı. Bir yandan yazılacak her şey önemini yitirdi bir yandan yazacak neler neler birikti. Üstelik de insanın içini doldurup doldurup taşıran…
Sonra öyle bir an geldi ki; uzanıp da iki satır yazacak keyif kalmadı. Değil yazı yazacak, şuradan şuraya adım atacak, iş yapacak, iki satır gülüp eğlenecek ne keyif kaldı ne konsantrasyon. Çevredeki nerdeyse herkesle birlikte üstelik.
Çok da değişen bir şey yok; bugün itibariyle hem yazacak şeyler birikmeye devam ediyor hem de kulaklara çalınan saçma sapan şeyler; kaçan tatlar.
Öte yandan, hayat da devam ediyor. Bu tatsızlığa salıvermemek, kapılıp gitmemek de gerekiyor. Bir yerden başlayıp da, yeniden yazmak gerekiyor.
Hadi bakalım…