Mart ayı kızımız için (aslında her ay olduğu gibi) yepyeni ilklerle başladı ve tüm hızıyla da devam etmekte. Herşeyden önce aybaşındaki kontrolün hemen ardından “gerçek” kahvaltılara başladı ve hiç hoşlanmadı. Biraz karışık olan kahvaltı işi hiç hoşuna gitmemiş olsa da yememezlik etmiyor. (Mideye biraz düşkün de kendisi; hafif bir babaya çekmişlik var galiba)
Yine doktor kontrolünün 2-3gün ardından ilk ödev de başarıyla tamamlandı ve kızımız “aferin” ve “alkış” dendiğinde ellerini çırpar oldu. Hatta kendi kendine, elinde hiçbir şey olmadan ses çıkarmak o kadar hoşuna gitti ki gün içinde bir çok tepkisini (elbette ki başta sevinç olmak üzere) el çırparak göstermeye başladı. (Bazı sabahlar uyandığını, yan odadan gelen alkış sesinden anlayabiliyoruz artık)
Bu arada altıncı diş de çıktı, artık altta yanyana dört diş var, her an birini ısırmasını bekliyoruz. Kimseyi ısırmadan önce 12 Mart’ta masadaki tabaklara yaptığı hamlelere güvenerek kendisini bir çuprayla tanıştırdık. Bu tanışmadan en azından Zeynep memnun kaldı ve beyaz eti hapır hupur götürdü. Artık haşlanmış balık etini çorbalarına da karıştırıyoruz.
13 Mart, kızımızın ilk vesikalık fotograflarının çekilmesiyle tarihe geçti. Daha önce fotografçı önünden gecerken babasının “hadi cektirelim” teklifini “ne gerek var” diye geri ceviren annesi, kendine vesikalık çektirirken kızının fotograflarını da cektirince bakıp bakıp gülmemeize sebep olan “açıların çocuğu” pozları ortaya çıkmış oldu. (Büyük vrsiyonları için yandaki fotografların üzerine tıklayabilirsiniz)
Yanı sıra yuvarlanmak konusunda hergün kendini biraz daha geliştirip bırakıldığı noktadan 3-4 metre uzağa ulaşmaya başladı. Yanlış anlaşılmasın, emekleme söz konusu değil oturduğu yerden kendini öne attırıp sonra bir kaç tur yuvarlanıyor, çok az miktarda geri gidebiliyor, parke üzerine vardığında göbeğinin üzerinde sağa sola dönebiliyor ve kendini koltukların altına (bir şekilde) sokmayı başarıyor. (Koltukların altına tüm vucudunu soksa da kafası sığmadığı için daha ileriye (aslında geriye) gidemiyor ve sıkışıyor)
Bu pazar ise kızımız “başbaş” yapmayı öğrendi. Üstelik Caddebostan sahilinde, dünyada sadece halı ve parke değil “çimen” gibi farklı yer kaplamalarının da olduğunu şaşkınlıkla gözlemlerken “başbaş”ı öğrendi. Hoş, halen çok hakim değil konuya, babasını sabah başbaş yaparken uğurlayıp, akşam da başbaş yaparak karşılıyor şimdilik. (Başına da biraz sert vuruyor ama bu şimdilik kendisini rahatsız etmiyor olsa gerek) Sahildeki çimenlerin üzerinde Zeynep’in tanıştığı diğer öğeler köpekler ve kuşlar oldu ve hepsini büyük bir şaşkınlıkla karşıladı kendisi.
Hepsinin ötesinde bugün hayatının önemli ilklerinden birini yaşadı Zeynep ve tüm bir günü ilk kez annesinden ayrı geçirdi. Çünkü annemiz çalışmaya başladı.