Yaklaşık 10 gündür -maalesef- vakit ayırıp da yazamıyor(d)um. Dolayısıyla şimdi bu ayın en önemli konusunu yazmak durumundayım ilk olarak. (Önemli dedikse kadar da değil yahu) Malum, 18. aydan itibaren üç ayda bir doktor kontrolüne gider olmuştuk. Dolayısıyla Ocak ayından sonraki ilk kontrolümüz bu ayın başındaydı ve heyecanla bekliyorduk. (Niyeyse)
Ay başında randevumuzu alıp doktorumuz Alev Fırat’a yollandık. Keyfimiz zaten yerindeydi. Z’nin herhangi bir doktor korkusu yok (aşılara rağmen) aksine enteresan bir sükunetle geçiriyor doktor kontrollerini. Ki artık eni konu laf dinler, komutlara uyar bir çocuk olduğundan çok da kolay geçiyor muayeneler. Özellikle stetoskopla vücudu dinlenirkenki hali görülmeye değer oluyor. Hafif bir şaşkınlık, hiç hareket etmeden duruşu ve doktorunu seyredişi…
Kilo artmış (hem de fazlaca), boy uzamış, kafa cevresi genişlemiş. Kilo 12,5 olmuş ve yaş – kilo eğrisinde şimdiye kadar bulunduğu kategoriden bir üst kategoriye çıkmış. Boy 86cm ile ciddi şekilde uzamış, kafa çevresi de 49cm. Bu veriler doktorumuzu pek memnun etti. (Ve evet, taşırken kilosu hissediliyor artık) İlk kez boyu yatarak değil ayakta ölçüldü, aynı şekilde ilk kez bebek baskülünde değil de ayakta durarak tartıldığı çocuk baskülüne terfi etti. Bu arada basküle “kaç kilooo” ismini takmıştı. “Kaç Kilooo”ya çıkıp güzel güzel tartıldı.
Bu arada doktorumuzun yanına ilk girdiğinde konuşmasıyla da şaşırttı kendisini. Muayene masasında otururken oradaki oyuncak kamyonlardan birini eline alıp salladıktan sonra birebir şu cümleyi söyledi: “Kamyonun içinde bir şeyler tangır tungur ediyor” Hep böyle düzgün mü konuşuyor diyen doktorumuz kontrolün sonlarına doğru Z’nin yaklaşık 4 yaşındaki bir çocuk ayarında konuştuğunu, dil gelişiminin çok ilerde olduğunu söyledi. Bunun için özel bir şey yapmamış olsak da ağzımız kulaklarımızın civarına kadar uzadı elbette; koltuklarımız kabardı. :P Doktorumuza Z’nin birkaç hafta önce eşimle aynı anda eve geldiğimizde kızımızın mama sandalyesinde resim yapmaktayken başını yaptığı resimden bir an kaldırıp kurduğu cümleyi de aktardık: “Anne geldi, baba geldi, anneyle baba geldi, anneyle baba birlikte geldiler, hem anne hem de baba geldiiiii…” Yine muayene günü Z, kendi kendine “çünkü” bağlacına kafayı takmış kendi kendine değişik cümlelerde onun pratiğini yapıyordu. Bu aralar dil konusundaki en enteresan şeylerden biri, her gün yeni bağlaç ve benzeri kelimeleri öğrenip gün boyu farklı şekillerde tekrar ederek pekiştirmesi: Hem, daha, çünkü, zaten, bence, belki, galiba bunlardan bazıları.
Yemek konusunda çok ciddi gelişmeler var; artık gece sütünü içmemesi gerektiğini; bir yetişkin gibi akşam yemeğinden sabah kahvaltısına kadar bir şey yemeyecek duruma geldiğini öğrendik. 21.00 civarı yatıp sektirmeden 00.30 – 01.00 civarında süt içmeye alışmış olduğundan o günden beri sütü kesmeye çalışıyoruz. İlk günlerde çok umutluyduk ancak son birkaçgündür inada bindirdi bu konuyu ve sütünü içmeden sakinleşmiyor ve sabaha kadar sürekli olarak uyanıp süt istiyor. Aynı şekilde emzikle uyumaktan da vazgeçirilmesi gerekiyor. Yanı sıra süregiden bir diğer problemimiz de eli tutulmadan uyumuyor oluşu… :)
Bunun dışında artık “zıplayabilmesi” gerektiğini de öğrendik ve gördük ki zıplayamıyor. (Hiç böyle bir şey denemek gelmemişti aklımıza) Doktorun yanından çıktığımızdan beri zaman zaman denemeler yapıyoruz. Her ne kadar ayakları yerden kesilemese de bir haftanın sonunda artık yaylanıyor ve parmak uçlarına yükseliyor. :)
Doktorumuzla son olarak da sosyalleşmesi hakkında konuştuk. Kendi kendini çok rahatlıkla oyalayabilen bir çocuk olsa da artık daha sık arkadaşlarla bir araya gelmedinde fayda var. Önümüz yaz olduğundan bu sosyalleşme ihtiyacını çocuk parkında giderebileceğini sonrasında bir oyun grubu veya arkadaş grubunda evde sosyalleşebileceğinden konuştuk. Bu arada bu otun grupları konusunu da zaman zaman düşünüp araştırıyoruz, bir ara yazacağım.
Bir de Z’yi doktoruna şikayet ettik. (Ben ettim) Aylardır bir kere bile “doktor” ile korkutmadık veya “doktor” hatırlatmasıyla kendisine bir şey yaptırmaya, herhangi bir şeye ikna etmeye çalışmadık Z’yi. ( Doktor Teyze şöyle dedi; böyle dedi, Alev Hanım ne söylemişti… vb gibi.) Ancak doktora gitmeden bir kaç önce tam tersi gerçekleşti ve kendisi bizi ikna için doktorunu kullanmaya başladı. Pencerenin önüne çıkıp, camın önünde aakta durup dışarıya bakmak istedyip de bizden izin alamadığında “Alev çıksın dedi, Alev tırmansın dedi” gibi söylemlerle bizi ikna etme çalışıyor bu aralar. (Evet, korkutuyor bizi bazen)
Kontrolümüz özetle böyleydi. 21. ayı geride bıraktık; bir daha 24.ayda yani ikinci doğum gününde doktorunu göreceğiz (aşı da var)
(Bu arada kontrolden 3-4 gün sonra üşütme ve öksürük şikayetiyle tekrar doktorumuzu ziyaret ettik, yine çok efendi bir şekilde muayene geçirdik; antibiyotiğe gerek kalmadan şuruplarımızı aldık, durumu toparladık)