Babaolmak.com’u (ya da Babaolmak.com’un babasını) takip edenler muhtemelen biliyorlardır. Babanın asıl işi web yayıncılığı. Yayıncılık alanındaki asıl alanı ise sinema. Türkiye’nin ilk sinema sitesi Sinema.com ile başlayan yayıncılık yolculuğunda Sinema.com‘un 2010 yılında el değiştirmesi ve video sitesine dönmesiyle birlikte Sinema.com’un tüm içeriği, arşivi, geçmişi artık Filmlerim.com adresinde yeni tasarımıyla sinema meraklılarıyla, sadece seyretmeyi değil okumayı da tercih edenlerle buluşuyor.
Ben de uzun zamandır ara verdiğim yazı yazmaya yeniden başlamışken Z. ile gittiğimiz filmleri de yazayım dedim. Ancak yayımlanacak yere karar veremediğimden hem Filmlerim.com‘da hem de Babaolmak.com’da olsun yazılar diye düşündüm. İlk olarak da geçen hafta sonu Z. ile birlikte seyrettiğimiz Winnie the Pooh ile başladım… Buyrunuz:
Açıkçası, Pazar günü öğleden sonra sinema gişesinin önündeki sırada bulunma sebebimiz Ayı Winnie’yi seyretmek değildi. Asıl amacımız Rio’yu seyretmekti ama oldukça erken gitmiş olsak da sadece en ön sırada yer kalmış olması bir son saniye değişikliğine itti bizi.
Z.’ye papağan değil de ayı’yı seyretsek olur mu diye sorduğumda, söz konusu ayının da “Winnie the Pooh” olduğunu ilettiğimde sorun çözülmüştü. Ki ben biletlerin ödemesini yapana kadar Z, sinemanın fuayesine giriş değil çıkış tarafından girmek üzere çoktan yol almaya başlamış, engel tanımayıp tersten girdiği fuayede dondurma dolabının cam vitrinine yapımıştı bile.
Sonunda salona girmeyi başardığımızda pazar günü gidilen her “çocuk filmi”nde olduğu gibi salonun tıka basa dolu olduğunu gördük, yerimizi bulup yerleştiğimizde film başlıyordu. İlk anda gitmeyi planladığımız Rio’ya göre Winnie’yi daha çocuksu bulduğumdan en baştaki içsel serzenişim film boyunca sıkılacağım yönündeydi. Ama içimden bir ses yine de iyi yaptığımızı söylüyordu çünkü film üç boyutlu olmadığı için dört yaşındaki Z’ye daha uygundu. (Bundan önceki üç boyutlu gösterim tecrübelerimiz gösterdi ki Z gözlüğe en fazla ilk yarı tahammül edebiliyor, sonrasında gözlüksüz seyrediyor, bu da fena halde flu bir görüntü, daha çabuk konsantrasyon bozulması ve Z’nin sinema salonunda özgürce gezinmeye başlaması olarak dışarı yansıyor.)
Oysa, film başlar başlamaz serzenişimin ve önyargımın yersiz olduğu ortaya çıktı. Ayı Winnie, gerçekten çok eğlenceliydi. Her şeyden önce Türkçe dublajın büyük başarısı, çevirinin düzgünlüğü ardından da elbette ki filmin kendisi. Çeviri ve dublaj pek çok filmde seyreden yetişkinin filmin içine girmesine büyük bir engelken Winnie’de tam tersi olmuştu benim için.
Filmin konusuna kısacık değinecek olursak; “Arkadaşları Christopher Robin’in bıraktığı notu yanlış okuyan ve kaçırıldığını zanneden kafadarların Christopher’i kurtarmak üzere yaptıkları hazırlıklar” olarak tek bir cümleyle geçebiliriz. Ama elbette ki Eeyore’un kuyruğunu kaybetmesi ve film boyunca herkesin bir yandan da onun kuyruğunu araması, Winnie’nin filmin başından sonuna açlığıyla ve mide gurultusuyla baş etmek zorunda kalışı gibi yan hikayeleri de es geçmemek lazım.
İtiraf etmem gerekir ki, temposu neredeyse hiç düşmeyen filmin yetişkinler için (ya da en azından benim için) en büyük esprisi, bir hikaye kitabınn kapağının açılıp sayfalarının çevrilmesiyle son derece klişe şekilde başlayan filmin yol boyunca o kitapla bağlantısını hiç kaybetmeyip, hem sayfaları hem kitabın yazılarını, tipografisini, harflerini filmin öğeleri, dekorları, sahneleri olarak kullanmaya devam etmesiydi. Sırf bu sebeple bile yetişkinlere önerebilirim filmi.
Hollywood -ya da Pixar- animasyonlarına göre 69 dakikalık nispeten kısa süresiyle 3-5 yaş çocuklarının konsantrasyonları göz önüne alındığında çok daha makul bir süreye sahip film, bu yaş çocuk sahibi ebeveynler için bu haftalarda önerilebilecek en iyi film.
– Bu arada yazının orijinalini okumak isterseniz Filmlerim.com’a ya da tam şuraya tıklamanız yeterli olur.
– Winnie The Pooh’nun resmi sitesi de tam şu adreste.