Bugün doktorumuzu değiştirdik. Hiçbir şikayetimiz olmamasına rağmen (Ki üstelik süper bir kişi olarak tanımlayabiliriz kendisini) doktorumuz Türker Bey’e gitmeyeceğiz artık. Zaman içinde muhtemelen gittikçe zorlaşacak kontroller için karşıya geçmek. (şişli’nin trafiği ve park sorunu da malum) Öte yandan doktorumuzun normal doğum yerine sezeryan eğilimli olması… (Bu konuda da günahını almayalım tabi, sonuçta gördüğümüz o ki karar aslında anne’nin oluyor bir sorun veya risk olmadıkça)
Yeni doktorumuz Sedat Bey. Koşuyolu’nda, hem eve yakın, hem çok yakın bir kaç arkadaşımızın doktoru olması, genç oluşu, hepsinden önemlisi “Doğum normal bir şeydir, sezeryan cerrahi bir müdehaledir, ciddi bir sorun olmadıkça hastaya cerrahi bir müdehalede bulunulmaması lazımdır” sözüne tav oluşumuz sebebiyle bugünden başlayarak Sedat Bey’e gitmeye başladık. (Bir kaç güne doğuracak bir arkadaşımızın verdiği gazların da etkisi büyük) Fazlasıyla evhamlı, pimpirikli, temkinli ve tedbirli olan bir önceki doktorumuza göre (Ki bütün bu özelliklerin hepsi gebeliğin özellikle de ilk aylarında mutlaka sahip olunması gereken özellikler aslında) Sedat Bey daha az yasakçı çıktı. (Çiğköfte hala yasak ama salam sosis ve hamburger çok iyi pişmiş olmaları şartıyla yenilebiliyor artık) Bu arada kalkan bazı başka yasaklar da oldu. (Burada detayına girmeyeceğim)
Bunları geçelim, daha heyecanlı haberler var. Veledin yaşını (!), boyunu, kalp atışının hızını biliyoruz artık. Bunlardan da önemlisi, kol ve bacak taslaklarını (doktorumuz böyle diyorsa biz de böyle diyeceğiz ne yapalım) sırtını, kafasını gördük ilk kez… İlk kez “bebek” fikri “bebek gerçeği” en somut şekilde ete kemiğe büründü her ikimiz için de. Üç doktor ziyaretimiz arasında en heyecan verici, en gerçek olanı buydu…
2.89 santimlik boyuna rağmen elleri, bacakları var veledin, üstelik hareket ediyorlar. (Doktor, “hareketli bızdık” demiş ekrana bakarken, ben o sırada bir yandan elimdeki kamerayı ayarlamaya çalışıp bir yandan da ultrason cihazının ekranına bakmaya çalışırken anlamamıştım, Deniz söyledi sonradan… Hayal meyal bir elin hareket ettiğini gördüğüm an, sanırım baba olacağımı en gerçek idrak ettiğim andı… (Bunu bilehare daha uzun yazacağım sanırım) Bir ara veledin hareketlerini mi çekeyim, Deniz’in ekrana bakarkenki ışıl ışıl halini mi çekeyim bilemedim, o yüzden her ikisi de yarım yarım kayıtlı artık…
Dakika’da 161 kalp atışına sahip, 2,89 boyunda 9 hafta 5 günlük bir fasulyemiz var içerde. 9. hafta itibariyle düşük riski %5’e inmiş, 12.haftada %1,25’e düşecekmiş… Doktorumuz bir dolu kan testi istedi, öte yandan da önümüzdeki süreci, hangi hafta hangi test ve tetkiklerden geçeceğimizi inanılmaz bir süratle saydı. “Hadi şimdi siz sorun”a karşılık aklımıza soracak hiçbir şey gelmemesi enteresandı… (Tabii ki çıktıktan sonra geldi sorular aklımıza… Bir dahaki sefere soracağız artık)
Bir sonraki randevu 8 Ocak’ta… (Acaba bu kadar beklemek yerine eve ultrason filan mı alsak…?)