Çiğdem’le Sibel’in kızımıza aldığı bu hediye, kızımızdan çok bana alınmış gibi duruyor değil mi… :)
Çiğdem’le Sibel’in kızımıza aldığı bu hediye, kızımızdan çok bana alınmış gibi duruyor değil mi… :)
Bu fotograf çekileli sadece dakikalar oldu. Fark ettik ki her ne kadar “bebeğe” fazlasıyla odaklanmışsak da Deniz’deki gelişmeleri o kadar da iyi takip etmiyoruz. Son bir kaç haftaya kadar gözle görülür neredeyse hiçbir değişiklik yokken son günlerde inanılmaz bir hızla karnı büyümeye başladı… Oysa bu, karnının büyümesinin net görüldüğü sanırım ilk fotografı. Hamileliğin tam yarısının geride bıraktıktan sonra çekiyoruz. (Bu arada hızla 60 kiloya yaklaşıyor kendisi; doktorumuz Sedat Bey’İn çok hoşuna gitmeyeceğini tahmin etmekle beraber, ikisinin arasında yaşanacak sıradaki raund 5 mart’ta… Bekleyelim görelim. Bu fotoğrafın buradan yayınlanmasının en önemli sebebi elbetteki gelen yoğun talep. Özellikle de Banu’dan gelen ısrara istinaden, BabaOlmak.com, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak söz konusu fotograf çekimini yaptı. :) Görüldüğü gibi annemiz hala “uyku” dönemini atlatabilmiş değil. (Arka arkaya 6 bölüm Lost seyredebilme kapasitesine sahip Deniz için kim derdi ki en yeni bölümü bile seyrederken kucağında notebook’la uyuyakalacak? – Hoş dizinin en son bölümlerinin sıkıcılığından da olabilir bu.)
Yandaki fotografta Deniz’i fotograf çekilirken fırsattan istifade uyuklarken görünüyorsunuz… (Her fırsat itinayla değerlendirilir…)
İşte bunlar, kızımızın ilk ayakkabıları. Pelin’le Selim’in, kızımızın kız olacağını duydukları günkü hediyesi. 16 numara… Muhtemelen sadece bir – iki ay giyildikten sonra ufalacaklar ve muhtemelen ilk ayakkabılar oldukları için saklanacaklar… (Vay be) (şimdi ben bunları dikiz aynasına asarmışım…) (Vay be…)Â :)
Veledin görünümüne ultrason cihazının monitöründe bakarken de, sonrasında fotograflarına bakarken de, ikimiz de aynı şeyi düşünmüşüz benzerlik konusunda. Doktordan çıkar çıkmaz da birbirimize söylerken de yanılmadığımızı gördük. Yukardaki fotoğrafta benzerlik çok net görünüyor. Veledimizin yüzündeki hınzır ifadenin nereden geldiğini bulduk. :) (şimdi hesaplayınca gördüm ki Halloween denilen Cadılar Bayramı ekim ayının sonunda; eh, bizim velet de “Ekim İmalatı” aslında… Benzerlik şaşırtıcı değil yani…
Cuma akşamı anne ve babası doktorlarıyla görüşüp pazartesi sabahı için randevulaştılar. Normal doğumdan vazgeçmişlerdi. Gelsindi artık Ada… Zaten neredeyse 4 kilo olmuştu, annesi de gerildikçe geriliyordu zaten. (Önümüz bayram, yılbaşı, paldır küldür doğmaya karar verir filan…) Beklemeyelim dendi, Pazartesi alalım bu veledi. Verilen kararın rahatlığı ile haftasonunu geçirmek için kiralanan filmlerle eve gelindi…
Ama Ada, “Dünyaya ne zaman geleceğime ben karar veririm” dedi. Sibel’in “suyu” cumartesi sabah 6.00 sularında “geldi” Doktorlarına telefon edildi ve iki saat içinde ameliyathanedeydiler. Ada da 23 Aralık 2006, 08.30 civarında “Höyyyt, geldim işte, kendi istediğim saatte, tüm saçlarımla, karşınızdayım” dedi. (Madem acele ediyorsunuz, o zaman ben de acele ederim, çıkıveririm işte durumu oldu, iyi de oldu, cumartesi olunca herkes çok daha rahat görmeye gelebildi Ada’yı.)
Sonuç itibariyle, Sibel’le Selçuk’a yılbaşı hediyesi olarak hesaplanandan bir kaç gün önce bir “Ada” geldi. Analı babalı, keyifli ve mutlu bir kız olacak, kocaman olacak… (Neyse işte, çok toparlayamadım… Konsept “baba olmak” olunca, Ada’nın babasıyla veya babanın Ada’sıyla çekilmiş ilk fotoğrafınıÂ buyrunuz koyuyorum; İyi ki doğdun Ada!)
© 2024 Baba Olmak
Theme by Anders Noren — Up ↑