Herkes gibi ben de periyodik olarak kendime sözler veririm. Bunlardan biri de, bir kısmınız biliyordur muhtemelen Babaolmak.com’a daha düzenli yazabilmektir. Dönem dönem becerebilsem de hayatın iplerinin elden kaçmasıyla ilk sekteye uğrayan da bu tip kişisel keyifler olur.
Sonrası oldukça klişedir… Yazamasam da bir liste tutmaya başlarım; yazamadıklarım ama ilk fırsatta yazayım diye kenara ayırdıklarımı not almaya, browserlarımdan birinde sürekli açık kalan sekmeler tutmaya başlarım. Kimi zaman bir araştırma kimi zaman bir gazete haberi ve onunla ilgili linkler…Posta kutumda yldızlayıp işaretlediğim mesajlar, basın bültenleri, arkadaşlarımın ya da eşimin yolladığı Babaolmak.com’a uygun linkler birikir de birikir.
Dedim ya,adı: İpin Ucunu Kaçırmak, bunlar da birikir hem de kronolojik bir sırayla. Kızımın en son doktor kontrolü, okula başladığı gün gibi kronolojik önemi olan yazılar yazılamadığında arkalarından gelen bir çok yazıyı da engellemeye başlarlar ve bunlar biriktikçe birikir…
Birikenlerin bu kadar artmasıyla elin hiç daha gitmez yazmaya… Kabusa dönüşür keyif için süregiden kişisel blog maceran. Bu döngüden kurtulup yazmak da istersin… (Hele de zaman zaman sıkılyorsan ve yazmak nefes almak gib bir şeyse) (ya da mutlaka yazman gerektiğini düşündüğün şeyler de yazılamaz hale geldiyse….)
Bu arada mailler, facebook mesajları gelmeye başlar… Neden yazmıyorsun, yazsana artık, nerdesin, bir sorun yoktur umarım diyen… Her seferinde de inanılmaz motive edici olurlar. Ama bazen yine fırsat bulup da hemen o an bir şeyler yazıp yollayamadığımda ve araya zaman girdiğinde; çok daha beter bir hal alıyor iplerin ucunu kaçırış….
Yine öyle bir dönem geçiriyorum ya da ben geçirmiyorum; öyle bir dönem geçiyor… Çok birikti her şey… Bir şeyler yapmak lazım… Biliyorum. Ve denemeye başlıyorum…
19 Eki 2010 at 20:01
klavyenize sağlık çok güzel bir yazı olmuş…