Month: Haziran 2007 (page 4 of 6)

DVD – Yaşama Yolculuk; Anne Karnında Yaşamın Öyküsü

En Gerçekçi En Çarpıcı Üç Boyutlu Görüntülerle İlk Kez

İleri tıbbi görüntüleme teknikleri ve 3 Boyutlu canlandırmalarla, anne karnındaki yaşam ilk kez bu kadar ayrıntılı izlenebiliyor. Tek hücreden doğuma dek, anne karnındaki yaşam yolculuğunun tüm gizemleri böylece açığa çıkıyor.

Yaşamın yeşermesi, hiçlikten çıkıp insana varmak kadar muhteşem bir öykü olabilir mi? Anne karnındaki yolculuğun ilk anı, tek bir spermatozoidin kazandığı bir yaşam yarışıyla başlar. Bu yarış sonucu tek hücreli bir yumurta döllenir ve genetik miras nesilden nesle aktarılır. Artık yeni bir yaşam yeşermiştir. Bu tek hücre dokuz ay sonra bir insan olarak ışığa kavuşacaktır.

Bebek bekleyen genç bir annenin öyküsü ve doğacak çocuğunun yaşam yolculuğu 3 boyutlu görüntülendi. Dokuz ay boyunca izlenen bebeğin öyküsü, 2000 günlük yapım çalışmasının sonunda, 2.6 milyon Euro bütçeli bu muhteşem filme dönüştü.

Yumurtanın rahme yerleşmesinin ardından nasıl aşama aşama geliştiğini, hücrelerin farklılaşarak organları oluşturmasını, beynin nasıl geliştiğini ve duyuların nasıl uyandığını, bebeğin annesiyle kurduğu iletişimi ve doğumun nasıl gerçekleştiğini adım adım izleyebilirsiniz.

Satın almak için tıklayabilirsiniz… 

36 Hafta Geride Kaldı: 36w1d

Dün itibariyle 36. haftayı bitirdik. Geçen haftaki rutin doktor kontrolümüzde (ki bir haftadır buradan yazamamış olmam utanç verici) kızımızın yaklaşık 2444 gr ve 45 cm olduğunu öğrendik… (Oldukça detaylı bir “yaklaşık” veri oldu değil mi)

Kızımız, anasının karnında başaşağı bir şekşlde fıkır fıkır durmaya devam ediyor. (Hem duruyor, hem fıkır fıkır) Doktorumuzun keyfi çok yerindeydi, sebebini ise “Herşey çok yolunda” diyerek açıkladı. Hatta keyfi o kadar yerindeydi ki, Deniz’in üç haftada dört kilo almasına bile surat yapmadı. Aslında yapamadı demek daha doğru. Deniz’i ayağa kaldırıp çevresinde dolanıp, “Sen bu 16 kiloyu nereye aldın anlamıyorum ben” dedi. “Deformasyon yok, arkadan bakıldığında nerdeyse hamile olduğu bile anlaşılmıyor, hiçbir sıkıntım yok diyorsun, e ben ne diyeyim ki…” diyerek konuyu kapadı… (Bu arada, Deniz’in “kahvaltıdan kalktık da geldik, o yüzden bu kadar fazla çıktı” bahanesini de yemedi elbette, “Asterix’le Obelix’İn kahvaltıda bir bütün yaban domuzu yemesi gibi bir şey mi sizin kahvaltılar?” diye sormakla yetindi)

Hamileliğin 36.haftasının tamamlanmış olmasıyla birlikte, kaynaklara göre kızımız “olmuş” 37. haftada artık bebekler “full-term” yani “olmuş” oluyorlarmış. (37 öncesi pre-term, 42 sonrası post-term oluyormuş.) (Türkçeleştirmek gerekirse 37 öncesine “Dur daha gelme”, 42 sonrasına “E, hadi artık” denilebilir)

Malum, bizim kız rahimde dönmüş ve kafayı aşağıya vermiş durumda. Normal doğum için ideal pozisyon bu. Eğer ki 37. haftaya kadar dönmemiş olursa, hekim tarafından “external cephalic version” diye bir girişimde bulunulabiliyormuş. “O da ne?” derseniz, hekimin karnınızın dışından (sanırım dürtükleyerek) bebeği manuel olarak döndürme girişimi… Yok, zaten mevzu sezeryanle sonuçlanacaksa zaten böyle bir dürtüklemeye gerek yok bidiğim kadarıyla.

Braxton Hicks kasılmaları denen nefes egzersizi veya dışardan hissedilişi “bildiğin hıçkırma” olan hareketler artık oldukça sık ceryan edermiş. (Geçen gün bizim kız öyle bir hıçkırıyordu ki, bizi dışarda gülme tuttu)
Bu aralar artık doğum sancılarının gelmesi filan söz konusu olabilirmiş. (Hastane çantaları hazır olmalı artık) Bir saat aralıklarla yaklaşık 5 dakika süren sancılar gelmeye başlarsa doktorunuzu aramanın zamanı gelmiş demektir. (Annenin “suyunun patlaması” gibi bir durum olduğunda da eylem planı aynı… (Not: iVillage’in hafta hafta gebelik rehberi oldukça başarılı, her haftanın altında bu aralar okuyabileceğiniz ilgili konulara da linkler var… Tavsiye ederim)
Hastanemizle görüştüğümüzü söylemiştim, doğuma baba olarak girme konusunu da sorduk, özel bir kısıtlama yok; konuyu kendi doktorunuza bırakıyorlar, sadece ilgili hemşireye de bir gün önce filan haber verilmesi yeterli oluyormuş. Bu arada bazı hastaneler bebekleri kendi bir örnek zıbınlarıyla giydiriyorlar. (Bunun kıyafetlerin karışmaması, kolay yıkanabilmesi gibi bir takım pratik sebepleri var) Memorial’da böyle bir uygulama yokmuş. Dolayısıyla kızımızın çantasına ek kıyafetler konması zorunluluğu oldu. (Kıssadan hisse: Çantanızı hazırlarken hastanenizin politikalarını öğrenmekte fayda var)

Kaldı 17 gün…

Bana Seni Anlat Baba

Babamız en değerli varlığımızdır. Bu defter sayeseinde babanız hakkında her gün bilmediğiniz yeni bir şey öğreneceksiniz. 1 Yıl Sonunda 365 anı sahibi olacaksınız. Soduğunuz her soru sizi babanız hakkında yeni bir bilgiye ulaştıracak. Artık o’nu daha çok anlayacak, O’na daha çok yakınlaşacaksınız

Diye kısa bir tanıtımı var “Bana Seni Anlat Baba“nın… Boyut Yayın Grubu‘nun bir ürünü. Doç. Dr. Sabiha Paktuna Keskin tarafından hazırlanmış 365 günlük bir  anı defteri. Üstelik sadece babalar için değil, anneler için olanı da var. Boyut Yayın Grubu’nun web sitesinden hem babalar hem de annler için olanı satın alabilirsiniz. ( idefix.com’da sadece anneler için olanı bulabildim, fiyat aynı)

Hem kendi veledinize kendinizi anlatmak için, hem de babanızı kendinize anlattırmak için kullanılabilecek faydalı bir eser. (Bu durumda bir kendime, bir babama bir de kayınpederime alayım en iyisi)

Bu kitabı (veya defteri) yorumlarda öneren Handem’e de teşekkürler…

Ayrı annelerden ilk ikiz

16 yıldır tüp bebek tedavisi gören çift farklı bir yöntem denedi. Babanın spermleri hem biyolojik hem taşıyıcı anneye verildi, iki kadın da doğurdu.

Radikal, 10 Haziran 2007 

Birkaç dakika arayla doğan Lauren ve Hannah’ın ilk bakışta yeni doğan ikizlerden hiç farkı yok. Ancak bu iki küçük kız, dünyanın iki farklı anneden doğan ilk ikizi. Önce biyolojik anne Amy Bernaba, Lauren’ı, yarım saat sonra taşıyıcı anne Torry Keay, Hannah’ı dünyaya getirdi.
Çifte hamilelik, George-Amy Bernaba çiftinin oğulları Jeremy’ye kardeş getirmek için 12 yıl tüp bebek tedavisi görmesinden sonra oldu.

Tıklayın, tamamını okuyun… 

Yorgun Anneler, Tatil Yapan Babalar

Favori yazarlarımdan (köşe yazarlarımdan) (ve favori radyocularımdan) Ayça şen kişisi geçen haftaki yazısında babalara pek güzel “geçirmişti”. (Yazarken gaze gelişi, hırs doluşu, okurken gözlerimin önüne geldi gerçekyen de…)  Yazının tamamını tıklayıp şuraya, gider okursunuz diye düşünerek ben sadece bir kısmını alıntılıyorum aşağıya.

Denizde ve havuzda dikkat ettim, okula henüz başlamamış, Memo yaşındaki çocuklar oynuyor ve yanlarında da sadece anneleri var. Birkaçıyla sohbet etme imkÇ¢nımız oldu, onlar da çalışıyorlarmış ve yıllık izinleri için gelmişler. Babalar yok ortada. Çocuğa bütün gün anneler bakıyor ama tatili babalar yapıyor; ikisi de çalıştığı halde. Bu annelerin tercihi değildir, sanmıyorum. Çünkü kaç ailede kavga gördüysem, hepsi ‘şu çocukla biraz ilgilen’ başlıklı hepsi. Böyle bir sistem geliştirilmiş: ‘Babalar sıkılır.’ Geçenlerde bir kız arkadaşıma evlenmeyi düşündüğü çocuk “Çocuk yaparsak bütün gün ilgileneceğimi sanma. Babalar sıkılır, erkeklerin doğasında yok bu” demiş. Bu erkeklerin doğası neymiş, anlamış değilim. Doğada da durum böyleymiş; erkek aslan avlanmaya gidermiş, anne de bebeklere bakarmış. Hele bir de böyle doğadan moğadan aptal aptal örnekler vermiyorlar mı… Hepsi aslan olmuş anasını satayım; daha sırtlan olanına rastlamadım. Ayrıyeten dişi aslanlar gider avlanır, önce erkek aslanı doyurur (o da hazır avı ökkküz gibi yer). Neymiş, yeleleri varmış; sonra da garibim kadıncağız yavruları doyurur.
Babalar sıkılırmış! E, anneler de çalışıyor? Aynı saatlerde evden çıkılıyor, çalışılıp aynı saatlerde eve dönülüyor. Babalar babayı sıkılıyor, onlar düpedüz üşeniyor. Çünkü sıkılmak bir efor sonucu oluşur, bir sürecin sonunda sıkılabilirsin. Yanaklardan iş almak, öpmek, ısırmak, iki kel boğuşmak filan, babalar bütün olayı bu sanıyor. Polaroid güreşler, çocukların soru ve sohbetlerine abartılı ve dinlemeden verilen cevaplar, ‘Bir an önce bitse de çocuğu anaya dayasak’ alt metinli görev tamamlamalar, kavgalarda ‘Ben baba olarak görevlerimi yerine getiriyorum, sen kendine bak, çocuğu azarlamaktan, ağzına yemekleri tıkmaktan başka ne annelik yapıyorsun ki!’ diye bas bas bağırmak için hepsi. Çocuk bunu yemiyor tabii. Kendinizden düşünün; çocukken sizinle ilgileneni, sizi seveni anlamaz mıydınız? Çocukluk riyakÇ¢rlığından ötürü çocuk bunu yermiş gibi yapıp size ilgi gösterse de yemiyorlar. Çocuk kendisiyle ilgileneni, seveni yakinen biliyor. İnsan sevilip sevilmediğini anlamaz mı ya!

Yukarıda bahsi geçen “babalar” yadsınamayacak kadar çok elbetteki çevremizde… Biz öyle olmayacağız değil mi?… (Değil miiiii???)

Older posts Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑