Month: Mayıs 2007 (page 2 of 6)

34. Hafta ve kaldı geriye 34 gün!

şaka maka, kızımızla tanışmaya gittikçe yaklaşıyoruz. Kasım ayında ne kadar da uzak görünüyordu Nisan, Mayıs, Haziran… Bu arada; “normal” diye başladığımız yolculuk da bu aralar “sezeryan” sinyalleri vermeye başladı. Dolayısıyla kızımızın normal doğum tarihi 13 Temmuz gibi görünse de 30 Haziran, 1 veya 2 Temmuz civarında kendisiyle tanışmamız çok muhtemel. (Hoş, bu aralar sezeryandan önce doğmaya kalkışan veletlerle ilgili çok hikaye duyuyorum – tabi sen ver vitamini, kalsiyumu, demiri, flor’u bünyeye, onlar da erkenden “olup” daldan kopmaya çalışırlar elbette)

Neyse; sayfanın sağ alt tarafına (en sağ sütunun, en altı da denilebilir) ufak bir sayaç ekledim. 2 Temmuz 2007, 08.00 olursa doğum, şu an ne kadar süre kaldığını gösteriyor. şu anda 34 gün veya başka bir deyişle 834 saatimiz var.

34. Hafta

Geçtiğimiz cuma 33.hafta bitti. Geçen hafta hem salı hem de cumartesi NST’ye gidildi. (İlkine maalesef gidemedim) Cumartesi gittiğimde ise kızımızın kalp atışlarını cep telefonuyla kaydettik. (Kalp atışlarına istanden kızımızın göbek adı “lokomotif” olabilir)

– 33.hafta itibariyle veledimiz duyabiliyor, görebiliyor, hissedebiliyor. (Dün gece biraz Beatles, üstüne de Henry Mancini’den “Pembe Panter” dinledi kendileri. Ya keyifle dans etti, ya da  kapatın müziği diye tekmeledi durdu…)
– Akciğerler gelişimini neredeyse tamamlamış.
– Vücudu koruyacak, vücut ısısını stabil tutacak olan deri altı yağ tabakası gittikçe kalınlaşıyor.
– Artık dizler, dirsekler rahatça hissedilebilir.
– Bebek artık hızla kilo almakta (dolayısıyla anne de)
– 34. haftada ise bebeğimizin akciğerlerinde “Surfaktan” var artık. (Büyük ihtimalle) Bu madde sayesinde ciğerlerinden hava boşalınca ciğer duvarları birbirine yapışmayacak. (Çok erken doğan veletlere bu madde dışardan müdehale ile veriliyormuş)
– Bebeğin böbrek üstü bezlerinden sargılanan hormonlar annede süt üretimini başlatabilirmiş. (“…Sizde süt üretimini başlatabilir” diyordu okuduğum kaynak… Bende süt üretimi başlayabileceğini sanmadığımdan, sadece anneleri muhatap aldıklarını düşündüm; kınadım, geçtim)
– Kızımız artık normal insanlar gibi gözlerini uyurken kapayıp, uyanıkken açık tutar olmuş. (Tırnakları da parmaklarının ucuna kadar uzamış bu arada)
– Bağışıklık sistemi de gelişmeye başlamış, ufak tefek enfeksiyonlarla mücadele edebilirmiş artık kendileri. (Edecek tabi; kimin kızı o…: )

Gittigidiyor.com’da Bebek Kategorisi

Daha önce de bebeklere yönelik ürünler farklı kategorilerde bulunabiliyordu Gittigidiyor.com’da. Bugün gezinirken gördüm ki, “ana kategoriler” arasına “bebek” kategorisi de eklenmiş. Üstelik kategorizasyon da alfabetik olduğundan; antikalardan sonra ikinci sırada bebe kategorisi geliyor.

Kategorinin altında oldukça fazla sayıda alt kategori de bulunuyor. Özellikle bebek giyim kategorisinin altında binlerce ürün var. Veletlerin özellikle de kıyafetleri çok kısa zamanda ufaldığından muhtemelen çok az gityilmiş veya hiç giyilememiş kiyafetler için iyi bir mecra olabilir Gittigidiyor.com. (Hoş, insanlar genelde yakınlarına, bir sonraki çocuklarına veya çevrelerindeki maddi güçlük içindeki insanlara ayırmayı tercih ediyorlar ellerindekileri.) Hatta küçülen kıyafetlerin toplanarak biriktiği ve ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı organizasyonlar da var. (Detayları bilehare yorumlara ekleyeceğim)

İlgilenenler için, link malum: Gittigidiyor.com

‘Özgür doğumcu’ kendi işini kendi görür!

( Radikal, 24 Mayıs 2007 )

Türklerin tarlada doğurma klasiği Britanya ve Kuzey Amerika’da hızla yayılan bir akım. Evde, tek başına, uzman ve tıbbi ekipman yokken doğum yapan ‘özgür doğumcu’lar tartışmanın göbeğinde.

Süper kadın değiller. Doğaüstü güçleri, acıya bağışıklıkları veya adrenalin tutkuları da yok. Ama bir kadının hayatında yaşayabileceği en acılı ve korkutucu tecrübeyi yaşamayı tercih ediyorlar. ‘Özgür doğumcu’lar bebeklerini evde, çoğu zaman yalnız başlarına ve ilaç, hastabakıcı veya tıbbi yardım olmadan doğuruyorlar.
Onlara göre ‘korku tüccarı’ dedikleri doktor ve ebelerin gazabından kurtulup bebeklerini rahimden çıkar çıkmaz korkmadan kucaklayabilmelerini sağlayan özgür doğum savunucusu Veronika Robinson’ın bir dergideki “Doğururken, sevişirken salgıladığımız hormonların aynısını salgılıyoruz. Öyleyse bunu yaşarken neden biri sizi dürtsün, bir ışık altına alıp dikizlesin?” yorumu büyük yankı uyandırdı. Robinson, Britanya’da tıp kuruluşlarının ‘doğal bir şeyi hastalık gibi sunduğunu’ ve özgür doğumla kadınların ‘kendi güçlerini ellerine almalarını’ sağladığını belirtiyor.

Tamamını okumak için tıklayıp Radikal’e gidebilirsiniz.

Keşifler Önemlidir…

Babaolmak.com’un okuyucularından Pelin’in, 9 aylık oğullarıyla yaşadığı tecrübelerden derlenmiş bir ihtiyaç listesi yorum olarak siteye eklenmiş olsa da; listenin gerek detaylılığı, gerekse kişisel tecrübelere dayanıyor oluşu sebebiyle gönlüm yorumlar arasında kalmasına izin vermedi, buyrun liste ve öneriler:

– Bebeğinize gece-gündüz farkını öğretmeniz için odaya parlaklık ayarlı bir gece lambası almanızı öneririm.
– Bebebodylerini de sakın ipli, kurdelalı filan almayın, sade düz çıtçıtlı olanları terch edin. bir ahtapotu giydirmenin en pratik yolu budur :)
– Doğum takımınızda belden ipli, kat kat geçirmeli, katlamalı şeylerden uzak durun, gereksiz bir işkence.
– Aldığınız bodylerin yaka açıklığına dikkat edin. sevimliliğine aldanıp herşeyi doldurmayın.
– Alacağınız herşeyi çıtçıtlı alın, bunu hiç unutmayın, önlükten havluya kadar… Hatta bebe arabasındaki kumaşın çıtçıtlı sökülüp yıkanabilir olmasına özen gösterin,
– Bebe çamaşırları için omobaby’i tavsiye ederim. bir yıl ne de olsa onun eşyaları ayrı yıkanmalı.
– Bebeğinizi yıkadınız, suyunu hemen emsin diye en yumuşak tülbentten (mermerşahi) bir havludan biraz irice bir parça kestirin. Havlunun üstüne onu koyun, sonra bebeği koyduğunuzda suları ışık hızıyla emdiğini göreceksiniz.
– Bebeğe alacağınız önlüklerin havlu kumaş olmasına özen gösterin, polarımsı hiçbir önlük emmede başarılı değil.
– Başından karar verin, bebeğinizin başını ısı kaybı hikayesi yüzünden örtecek misiniz? Ben örtmedim, böylece kafasında bir mendil bile tutamıyorum. istemiyor.
– Çorapla uyutmaya alıştırmayın.
– Bebeği hep yüzüstü yatırıp sırtını sıvazlayın. gazını öyle alın. Böylece kimin sıvazladığı önemli olmaz. Anne de rahat nefes alır yoksa hep anneyi ister. Eşiniz kat kat yorulur.
– Islak mendil markanızı seçin, önerim: niveababy soft ya da huggies. Dilinizi değdirdiğinizde en az acı olanlar bu ikisi :) Yakında ağzını da silmeye başlayacaksınız ya…
– Doğum sonrası için anne pijama alsın, eski takımlar hızla bollaşacak. Alışverişe çıkmaya imkanı olmayacak. Lohusalığın ilk ayında şakır şakır terleyecek, hele de yaz geliyor, ödemleri inecek, el havluları, yastık havluları hazırlayın.
– Bebeğinizin belli bir müzikte uyumasını sağlayın. iki ay önemli değil ama ondan sonra bir yardımcınız olsun. Önerim: Tommy Yıldızlı Rüyalar. – Annenin aşırı süt salgısı nedeniyle aniden göğüsleri büyüyecek çatlaklar için (ilerde ısırma, dişleme yaraları için de ) Lansinoh marka çatlak kremi öneririm. Ani süt akışları için bebedor süt pedleri de uygun.
– Bebeğiniz ek gıdaya başladığında kolaylık olması için güzel, taze yaz meyvelerinden buzluğa hazırlayıp atın. (şeftali, kayısı, kavun, karpuz…vs. ) çok işinize yarayacak.
– Bebeğin göbek bakımı için evde gazlı bez ve batticon bulundurun.
– Bebeği yıkamak için Dalin ama sarısını tercih edin kremli şampuanlar dandik oluyor. Dalin sabun, mini banyo lifi, bebe küveti, küvete her tarafı penye olan file; sakın delik delik file almayın. bebeğin parmakları takılıyor.
– Her zaman kullanacaksınız, iki gözlü elektrikli bir soba. Gece kalkıp altını değiştireceksiniz ya da baharda yıkamak için soba yakacak haliniz yok, minik elkt. soba çok işinizi görürür. Hem ilerde ona tutunup kalkma denemeleri yapacak :)

Older posts Newer posts

© 2024 Baba Olmak

Theme by Anders NorenUp ↑